DOLAR38,0056% 0.42
EURO41,2305% 0.53
STERLIN49,2345% 0.61
FRANG43,0707% 0.48
ALTIN3.685,00% 0,15
BITCOIN88.148,523.795

HADRO İLE BAŞIM DERTTE! -5-

Yayınlanma Tarihi :
HADRO İLE BAŞIM DERTTE! -5-

Hadro, alkolü ve sohbeti uzatınca Ayas’ta kalmaya karar verdi “Cici Dayı’nın mavrası çok keleş. Uzun süre buralıyım, galan” dedi. Dönmesi için ısrar edince, “Gadasını aldığım, dellendirme beni” ikazında bulundu.

Anasonun; şişedeki gibi, insan kanında mısmıl durmadığını, yılların tecrübesiyle iyi belleyen Cici Dayı araya girdi. Adana’ya dönmem için eliyle sırtımı sıvazladı. Belli ki Hadro’nun, beni madara etmesinden işkilleniyordu. İçimden sabır çektim, yola çıktım.

Heralda Cici Dayı’nın muhabbetinin dalabı olmuştu. Esasında orada kalması umurumda değildi. Tek endişem Ayas’a mitil atıp Cici Dayı’nın başına tebellleş olmasıydı.

Bir hafta haber alamayınca telefonla aradım, “Lan fırıldak, beni rahatsız etme. Cici Dayı, evinin damına çardak kurdu, döşşek serdi. Çok delalınlı arkadaşlar edindim. Şırdan diye bir dadla tanıştım. Hele sabahları ciğer eşliğindeki rakıya doyum olmuyor. İrişkini sana anlatacak deelim. Demitten arkadaşlarla denizde çimdik. Keyfim gıcır. Eşkere yaparak zamanımı ziyan etme” diye bağırdı, telefonu yüzüme kapattı.

Kendi kendime kafayı sıyırdı zaar, diye düşündüm.

Hadro’dan umudumu kestim normal yaşamıma döndüm.

80’li yılların başıydı. Hürriyet Gazetesi’nde çalışıyordum. Valilikten aradılar Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çocuk rehabilite merkezi açılışı olduğunu söylediler.

Bir grup gazeteci minibüsle hastaneye götürüldük. Nizamiyeyi geçince araçtan inip yürümeye başladık. Vali bey ve üst düzey bürokratlar önde, biz gazeteciler de biraz arkada yol alırken “İsmeett” diye bir ses işittim. Hiç üstüme almadım, adımlamayı sürürdüm. Zira benimle ne ilgisi olabilirdi? Ayrıca koskoca hastane bahçesinde benden başka İsmet mi yoktu?

Bu duygu içindeyken adımı bağıran kişinin yaklaştığını hissettim, döndüm. Bir de ne görim? Bizim Hadro…

Malamat olmamak için gruptan ayrıldım, duldaya geçtim. Aniden “Allöşşş” diye bağırdı, boynuma sarıldı.

Şöyle bir süzdüm. Tanıdığım Hadro, gitmiş yerine başkası gelmişti, sanki. Kafasında honi vardı. Döşü sonuna karar açıktı. Uzun saçlarını da belik yapmıştı. Yani tuhaflaşmıştı.

Yıllar sonra yaşadığım bir anı geldi, aklıma…

Aynı hastaneye başhekim yardımcılığına atanan doktor bir arkadaşıma, “Burada görev yapmak zor olmuyor mu?” sorusunu yöneltmiş, “Yok gardaş, 3 ayda alışıyon, 6 ayda garışıyon” yanıtını almıştım. Bu cümle Hadro’nun yeni haline “cuk” diye oturuyordu.

Dineldiğimiz yerde adeta hasret giderdikten sonra derdini anlatmaya. Bir yıldır tedavi gördüğünü, “Şahane Hayatım” dizisindeki Şebo gibi tezgaha getirildiğini söyledi. Ailesinin ekonomik desteği kestiğini, çok acil paraya ihtiyacı olduğunu duygu sömürüsü yaparak ustaca anlattı.

Koskoca İmparatordu, terk edilmişliğe maruz kalması olası değildi. Bunları çok iyi biliyordum. Neticesinde ikna etti. Essah mı diye araştırmadan, cöbümdeki paranın tamamını verdim. Yeniden sarıldı, yanaklarımdan öptü, “Sağol gardaş. Bu gıyağını hayatım boyunca unutmayacağım” diyerek geldiği gibi hızla uzaklaştı.

Giderken de, “Arkadaşlar zibil gibi param var. Bir avel buldum. Şalgamlar benden” diye bağırdı, üstüne bi de uzun “zort” çekti. Bahçede ne kadar kelle varsa kantine davet etti.

Hadro’nun dellenmesine mi, paramın araya gitmesine mi, yoksa yediğim zorta mı yanayım, bilemedim…

YORUM YAP