Festivaldi, şölendi derken Adana oldukça güzel günler yaşamıştı bir süre önce. Ardından bir türlü kurtulamadığımız kabus gibi haberlerle ülke gündeminde yer aldı ne yazık ki! Hal böyle olunca Adana yine asayiş konularıyla anılmaya başlandı.
Zaten ne zaman anılmıyor ki!
Hastanede bebek çalındığı iddiaları sıcaklığını korurken, bizce ilgililer ne yazık ki işi daha da çıkmaza sokarcasına etkisiz davrandı. Olayın kamuoyuna yansıdığı andan itibaren etkili bir soruşturma ve ayrıntılı bir bilgilendirmeyle iş çığırından çıkmadan kriz önlenebilirdi.
Cinayet, gasp, uyuşturucu olaylarına girmek bile istemiyoruz ama bu sefer de at ve eşek etleriyle sarsıldı ülke gündemi. Öznesi yine Adana olan bir konuyla kamuoyu meşgul oldu bir süre. Bu işte biraz daha deneyimli olunduğu için çok fazla zaman almadı üstesinden gelmek ama olan oldu bir kere.
Tam biraz sakinleşti ortam derken bazı çocukların İncirlik Üssü’nde görevli ABD’li subaylara para karşılığı evlatlık olarak verildiğine yönelik iddialar ortaya atıldı.
Adana yine toplumsal yaşamdan farklı bir konumda gösterildi.
Hepimiz biliyoruz ki, valisinden iktidar partisine, muhalefetinden belediye başkanlarına dek herkes bu tür konulardan rahatsız. Aşmak için sayısız girişim ve projeler ortaya konuyor.
Kutlamak ve desteklemekten başka yapacak bir durum yok.
Ama…
İşte bir ama sorunumuz var.
Bunca olumlu çaba ve girişime karşın bazı olumsuzlukların önüne geçemiyoruz ne yazık ki!
Sorun ne?
İnanın çok yanıtı var.
Toplumsal eğitimden ekonomiye, sosyo-kültürel yapılanmadan siyasal alana bir sürü neden sıralanabilir.
Sorunu saptamak, çözüm için birincil kuraldır.
Nasıl ki hekimler tanıyı koymadan tedaviye başlayamıyorsa bizim de şapkayı önümüze alıp düşünmemizde yarar var.