Yeni bir yıl başladı. Yeni umutlar, heyecanlar ve düşler kapladı herkesin dünyasını… Ancak tablo yine de karanlık. Savaş tamtamları çalmaya, insanlar ölmeye, açlık sürmeye devam ediyor neticede…
Bu koşullarda Adana, 5 Ocak’ta düşman işgalinden kurtuluş gününü kutluyor. Heyecan dorukta elbet. İşgale karşı kahramanca direniş öyküleriyle dolu geçmişin coşkusu sarıyor herkesi. Ama yazık ki, bu bile karamsarlığın üstünü örtemiyor.
Yangın yerine dönmüş ülke, herkes herkesten uzak, başta en yetkililer olmak üzere öfke üzerine süren siyaset, gerilim ve kamplaşma almış başını gidiyor.
Anlatmaya yoruluyor insan. Bazen çok gereksizce uzayıp can sıkan tartışmalarda, ‘Eyvallah’ diye kaçası gelir ya insanın, ne yazık ki öyle bir durum da değil bu. Kaçsan kaçamazsın. Çünkü başka memleket yok soluk alacak…
Çare ararsın, bulamazsın, çıkmaza girersin ama bilirsin karanlığın sonu şafaktır. Umudun türküsü çalınır sokakta. Tınıları sarar seni, güler ve sevinirsin.
Karikatürcülerin piri, rahmetli Ovuz abi (Oğuz Aral) ise meşhur Bektaşi deyişini şöyle anlatır;
“Vay efendim, vay sultanım çeşmim doldu yaş ilen
Ben sineme yareler açtım, bir kalemtraş ilen
Kendim ettim, kendim buldum dövüneyim taş ilen
Etme gardaş barışalım her kabahat bizdedir
Her kabahat bizde ise affieylemek sizdedir.”