
Tarsus’ta yayınlanan Aratos tarih, felsefe, kültür ve sanat dergisinin 64. sayısı çıktı. Gazeteci Uğur Pişmanlık’ın yayınladığı ve adını Antik Çağ’da yaşamış Tarsuslu filozoftan alan Aratos dergisi, 63. sayısının konu ve yazarları şöyle: “Çizmelerimi Çıkartayım mı?” (Prof. Dr. İzettin Önder), Kesap: Suriye’de Savaşın Kırılma Noktası (Müslüm Kabadayı), Bir Genç Yazarın Kendine Öğütleri-II (Henri Frederic Amiel Çeviri: Turan Alptekin), İnanma ve Tanrı Sorunu Üzerine (Prof. Dr. Çetin Veysal), Bir Tarsus Valisi: Hukuçu ve Filozof Cicero (Uğur Pişmanlık), Finak’ta Kış-II (Z. E. Deniz Oğuz), Ahmet Koca Öldü (Mehmet Atıcı), Kitaplar Arasında (Erman Güney).
Aratos dergisinin yayın yönetmeni Uğur Pişmanlık, Aratos dergisinin derginin 64. sayısında, “Geziden Soma’ya bellekler ve yürekler unutmayacak” başlıklı sunusund şunları yazmış: “Bütün dünya bir kaosun içinde. Latin Amerika’dan, Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Asya ve Afrika’ya kadar bütün bu kıtalarda ülkeler ya başka bir ülkeyle savaş halinde ya da kendi ülkelerinde halkla, etnik yapılarla kavga halinde. Aynı şekilde istisna kimi ülkeler dışında hepsi başta ekonomik olmak üzere bir dizi toplumsal ve siyasi sorunla boğuşuyorlar.
ABD emperyalizmi başta olmak üzere, G 8 olarak bilinen gelişmiş kapitalist ekonomiler dünyaya yön vermeye çalışıyor. Afganistan’dan, Irak’a, Somali’den, Suriye ve Endonezya’ya kadar her ülkenin iç ve dış politikasına, ekonomik işleyişine ile sosyal yaşamına müdahale ediyorlar.
1940 ve ‘50’li yıllardan bu yana ABD ve onun askeri kanadı olarak bilinen NATO’ya bağımlı olan Türkiye ise gelinen noktada Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ile çıkmaz bir bataklığın içindedir. Dış politikası kadar içeride de sıkıntı büyüktür. Türkiye, tarihinin en büyük yağma ve talan döneminden geçmektedir. Toplumun emekçi kesimleri, açlık, yoksulluk, işsizlik dışında özelleştirme ve taşeron belasıyla karşı karşıya.
Gerici iktidar en küçük bir muhalif tutuma karşı acımasızca saldırıyor. Tekel’de, Gezi’de, üniversitelerde… Haziran direnişinde kaybettiğimiz gençlere bir de Soma’da madende iş cinayetinde yitirdiğimiz 300 emekçi eklendi. İktidar cinayet işlemeye devam ediyor.
Bütün bunlar ve yolsuzluklarıyla AKP iktidarı meşruluğunu yitirmiştir. Karanlığın içine çekilen Türkiye’yi aydınlık bir geleceğe taşıma görevinde aydınların da sorumluluğu var. Edebiyattan sanata bütün alanlarda üretmek dışında, aydınların sokakta, halkın, gençliğin ve emekçilerin yanında yerini alması ve sesini yükseltmesi gerekiyor. Aydınlar bu tavrı ancak örgütlü olarak ortaya koyabilir. Ne yazık ki, örgütsüzlük bizim aydınımızın dramıdır. Bu dramdan kurtulmak gerekiyor…
Ne Gezi direnişinde, ne Soma’da ne de bunlardan önce yitirdiklerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Yaşadığımız acılar belleklerde de yüreklerde de unutulmamak üzere yerini aldı.