
“GELDE DELLENME !..”
“ADANALIYIK ALLAHIN ADAMIYIK”
“Her mevsimine buruk bir anı kattık o kentin
Güz çiçeklerini ezdik papatyalara öyküler yaktık
Ağladık ta ki akmayıncaya dek yaşlar
Sevinçlerimizi Güney Rüzgarlarında bıraktık.
Seven bir yanımız vardı üstelik sevgilere inat
Bir yanımız susmuş sevdalara dargın
Alın dedik alın bu aydınlık sabahlar sizin olsun
Sevda yeniği bir yüreğimiz var onu bize bırakın.”
Bir Adana sevdalısı sevgili dostum Selahattin Mamay’ın bir şiirini sizlerle paylaşmak, bu dizelerin sıcaklığı içinde beraberce zamanda bir yolculuğa çıkalım istedim.
Bu kentte yaşanabilecek bütün güzellikleri yaşadık.
Umutlarımıza; acılarımızı, sevinçlerimizi ve özlemlerimizi kattık.
Portakal çiçeklerinin kokusuysa sarhoş olduk.
Dostluklarımızı hilesiz, hurdasız,ön yargısız edindik.
Bir bardak “ŞALGAMLA””KÜNCÜMÜZÜ”,”GAZAN GEVREĞİMİZİ” beraberce paylaştık.
Sarısıcaklarda “CIMCILIK olup,”tas tas” “AŞLAMALAR “içtik.
“SEYHAN BARAJ GÖLÜNDE” ve sulama kanallarında “ÇİMDİK”.
Bazen günde birkaç kez, su dolu “HELKELERİ” serinlemek için başımızdan aşağı boca ettik.
Pavyon çıkışlarında soluğumuzu bir “ŞIRDANCININ” tenceresinin başında aldık,şırdan dolmalarına kıtlıktan çıkmışçasına saldırdık.
Sivrisinek saldırılarından korunmak için”CİBİNLİK” altlarına sığındık.
Her bayram öncesi “MESTAN HAMAMINDA,ÇARŞI HAMAMINDA”yıkandık.
Bir “MONGOL GÖMLEK “sahibi olmak için para biriktirdik.
“CINCIK” ve “KELEŞ” gibi olmak için kendimize özen gösterdik.
Dünyanın en iyi açık hava pastahanelerinde “HALKA TATLISI,GARAGUŞ “ yeme yarışına girdik.
“BİCİ BİCİNİN” renkli suyuna kaşık salladık,kar bulursak”KARSANBAÇ”yaptık.
Her şeye devadır inancıyla “HİND İNCİRLERİNİ” tüm tüm yuttuk.
Karınlarımızı ekmeği fazla “ADANA KEBABI’nı” “SOKUM”yaptırarak yedik.
“SIKMA”çeşitlerinden,”İLİŞKİN”
“ANALI KIZLI, İÇLİ KÖFTEYİ” iyi yapan komşu teyzelere ne diller döktük.
Yeri zamanı gelince ve haksızlıklara karşı “DAYILANDIK”.
“CİBİLİYETİ BOZUKLARA” asla papuç bırakmadık.
Sevgilimizi beklerken ; “AYAS KOLEJİ, ADANA KIZ LİSESİ” ve sadece kız öğrencilerin devam ettiği okulların önlerinde ”DİNELDİK”.
Herkesin ” GADASINI ALDIK”.
Kimsenin ” MABALINI ALMADIK”.
Hayretlerimizi “ ABOOOV!” ünlemiyle haykırdık.
Bazen ölçüsünü kaçırarak “MAVRALAR”attık.
Ancak“LAVGARLARA “,” VITTIRI VIZZIK” adamlara yüz vermedik.
“MAHANA BULDUK,ama söz verince asla “PORTMADIK”.
İnce alaylarımızın sonunda ya “ALLÖÖŞŞ” ya da “ZORT” çektik.
Düğünlerde “ÜÇ AYAĞI” güzel oynayan arkadaşlarımızı hayranlıkla seyrettik,düğün sahibine katkı için”GIRGIM ATTIK”.
“GIRAN GİRESİCE”, “SOYKASI BATASICA” ” TÜREMESİYECE” deyip kimseye kolay kolay beddua etmedik.
“KİRVELERİMİZİ HISIMLARIMIZDAN”üstün tuttuk.
Okulu kırdığımızda, soluğu “ÇELİK ve LÜKS SİNEMALARININ” egzotik salonlarında aldık. Film arası atılan parçalarda en gaddar sevişme sahnelerine şahit olduk.Behçet Nacar’ın “PARÇALA BEHÇET” filmlerini bir derbi maçı havası içinde, sloganlar,alkışlar arasında izledik.
Yazlık Sinemalarda “YILMAZ GÜNEY Filmlerini” bir sanat eleştirmeni gözüyle seyrettik.
İlk kaçamak öpüşmelerimizi “ÇAMLIK’ta” yapmak için büyük uğraşlar verdik.
TAŞKÖPRÜ, BÜYÜK SAAT, KALE KAPISI, KAZANCILAR ÇARŞISI, ULU CAMİİ , TEPEBAĞ’da tarihin derinliklerine uzandık.
“YENİ ADANA GAZETESİ’nin ”mürekkep kokan sayfalarında ufkumuzu genişletmeye çalıştık. “KAÇ KAÇ’ı” bu gazetenin sayfalarından öğrendik.
ULUS PARKINDA, SEYHAN NEHRİ’ni seyrederek en güzel çaylarımızı yudumladık.
Bizler Adana’yı böylesine dolu dolu yaşadık.
Ayrıca “ADANA ERKEK LİSESİ’nde “okumanın ayrıcalığıyla da övündük.
Yabancıların yanında: “ADANALIYIK ALLAHIN ADAMIYIK” diyerek hava attık..
AdanaDemirSpor ve AdanaSpor maçlarına, arkadaşlarımızla birlikte topluca gidip, maraton tribününde yerimizi aldık…
Maçları büyük bir heyecanla seyrettik. Hop oturup,hop kalktık. Gün yüzü görmemiş,espri ve yaratıcılık dolu küfürlere dakikalarca güldük. Örneğin: yanlış karar veren hakemin; öttürdüğü düdüğün, içindeki nohutu yetiştiren çiftçiye sövdük…
Çarpık kentleşme eskiden beri vardı. Ancak, Adana böylesine betona teslim olmamıştı.
Bir yeşil deniz görünümündeydi.
Günlerce yağan yağmurlar, burunlara kadar ulaşan toprak kokusu, en pahalı parfümlerle eş değerdeydi.
İlişkiler sımsıcaktı, dostluklar uzun solukluydu.
Bu güzellikler Adana büyüdükçe ve göç aldıkça kayboldu.
Aşırı ölçüde hormon verilen bir sebzeye dönüştü.
Tadı tuzu kalmadı.
Adana’da doğan, Adana’da karnını doyuranlar bu kente yabancılaştı.
İyilikler, güzellikler çok gerilerde kalmaya başladı.
Yeşilçam filmlerine de konu olan “PAMMIK AĞALARI” yerlerini mafya bozuntularına bıraktı.
En önemlisi de “BEYAZ ALTIN PAMBIK” daha az ekilir oldu.
Adana’da Adanalılar azınlığa düştü.
Göç arttıkça kent duygusuzlaştı.
İnsani ilişkiler tükenmeye başladı.
Umut kenti Adana’ya gelenler yöreleriyle birlikte göçettiler.
Umutla gelenler,umutlarını tükettiğinde kentte küstü.
Gettolarla birlikte, hemşeri dernekleri çoğaldı.
Sonuçta Adana çok büyüdü,Adanalılık küçüldü.
Seçilenlerin ve atananların çapsızlığı ve yeteneksizliği Adana futbol takımları gibi, Adana’yı her bakımdan küme düşürdüler. Adana’yı “HEDERETTİLER”.
Kısacası; yakın geçmişte yaşadıklarımızla,bugünleri karşılaştırdığımızda hep birlikte “ALLAHINA GURBAN ADANALIM”diye haykırıp,”ADANALICA”söylenmeye ne dersiniz? Hadi o zaman hep bir ağızdan: “GELDE“DELLENME.!”
BEKİR SITKI ÖZER
5 NİSAN 2018 / ADANA