Selam Dostlar.
Bir sabah İstanbul.
Serin ve sessiz.
Deniz kokusu,martı sesleri.
Çatılara bakan gri bir terasta,
Ben bir sade kahveye uyanmışım.
Nedendir bilmem?
Kül gibiyim.
Belki bedenim,belki ruhum,belki de hatıralarım yorgun.
Okkalı bir yudum alırsam sade kahvemden,
Bilirim kalmaz hiçbir şey.
Üstelik gözlerimin feride gelir.
Çok şey mi istiyor insan hayattan?
Çok şey mi bekliyor yoksa andan?
Doğmak ve ölmek arasındayken hayat.
Bir kargaşa,
Bir endişe,
Bir telaş.
Oysa;
Yaşadıklarıyla var oluyor insan.
Ne kadar güzel şey var ise hayatında; o kadar var oluyor.
Oluyor,olgunlaşıyor ve ölüyor insan.
Küçücük yüreklerle kocaman hayatlardayız.
Hiçbir insanın diğer insandan farkı yok.
Ama merak ederiz.
Neyi?
Ruhu ve bedeni.
Peki neden?
Yeni yer,yeni kitap,yeni film,yeni yemek gibi bir şey bu.
Heyecan ve keyif bu olsa gerek.
Hayal etmek ile başlıyor her şey.
Tebessüm ile devam ediyor.
Yaşamak istediklerine doğru yürümek gerekiyor.
Ben de işte tam burada,
Kelimeler hikayeler,şiirler yazıyorum.
Şarkılar söylüyorum.
Ulaşıyorum ya da ulaşamıyorum.
Ben beni,hayatı ve seni seviyorum.
Mutluluk, güzel insanların olduğu yerde kalmayı tercih ediyor.
Tebessüm gülen göze yakışıyor.
Ve; tercih ve konum kişinin en büyük eseri.
Korkutmuyor beni bunların hiçbiri.
Ne insanı sevmek.
Ne bir şeyler yazmak, ne de hayatın her şart altında hakkını vermeye çalışmak.
Yürü,koş.
Acık,doy,ye,iç.
Ağla,gül.
Kaybet,kazan.
Ol,Öl.
Ama;
Sakın kırma,kırılma.
Güzel olsun damakta bıraktığın tad.
Unutma;
Hiçbir şeyin sahibi değiliz.
Zaten gidecegiz.
Sağlıklı, mutlu ve güzel bir hafta olsun.
Şarkımız siz,sevdikleriniz ve kahve keyfinize gelsin.
Saygılarımla.
Mümtaz YURDAER – 24.09 2017