İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, SGK Hizmet Binasında yaşanan iş kazası hakkında yazılı açıklama yaptı.
İMO Başkanı Abdullah Bakır, Adana’da bir işçinin ölümü, 3 işçinin yaralanmasının vahim bir olay olduğunu belirterek, yapı üretim süreci bileşenlerinin ve denetiminin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusuna titizlikle eğilmesini istedi, “Siyasi iktidar ilgili mevzuatı tekrar gözden geçirmeli, ihtiyaca uygunluğunu ve uygulanabilirliğini sağlamalıdır” dedi.
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, SGK hizmet binasında bir işçinin ölümü, 3 işçinin yaralanmasının vahim bir olay olduğunu belirterek, yapı üretim süreci bileşenlerinin ve denetiminin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusuna titizlikle eğilmesini istedi
Ülkemizde inşaatla ilgili iş kazalarında üst sıralardaki yerini bırakmayan Adana’da gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle ölümlü iş kazalarına bir yenisinin daha eklendiğine işaret eden İMO Adana Şube Başkanı Abdullah bakır, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“ Döşeme Mahallesi’nde TOKİ tarafından yapımı sürdürülen, SGK’ya ait hizmet binası inşaatının 4’üncü katında beton dökümü yapılırken ilgili standartlara uyulmamış, işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli önlem alınmamış ve bu nedenle kalıpta çökme meydana gelmiş olup, bir işçimiz hayatını kaybetmiştir. Ayrıca biri ağır üç işçimizin de hastanede yaralı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Hayatını kaybeden işçimizin ailesine sabır diliyor, yaralı işçilerimizin bir an önce sağlığına kavuşmasını temenni ediyoruz.
İş Kazalarında Avrupa Birincisiyiz
Ne yazık ki; İş kazaları konusunda ülkemiz dünya üçüncüsü, Avrupa ülkeleri arasında da birinci sıradadır. Ülkemizde ölümcül kazaların en fazla olduğu sektörler sırayla maden, metal sanayi ve inşaat sektörüdür.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de bir yılda gerçekleşen tüm iş kazalarının yüzde 10’u, sürekli iş göremezliklerin yüzde 25’i ve ölümlü iş kazalarının yüzde 34’ü inşaat işlerinde gerçekleşmektedir. Ölümlü iş kazalarında ise inşaat sektörü yüzde 25 ile ilk sıradaki yerini bırakmamaktadır.
Konunun daha da vahim yanlarından biri ise; yapılan araştırmaların, iş kazalarının yüzde 50’sinin “kolaylıkla” önlenebilecek kazalar olduğunu, yüzde 48’inin de sistemli bir çalışma ile önlenebileceğini ortaya çıkarmasıdır.
Yapı üretim süreci, insan iş gücü emeğine dayalı bir sektördür. İnşaat sektörü ölümlü kaza, uzuv kayıplı kaza ve meslek hastalığına yakalanma risklerinin çok yüksek olduğu iş kollarının başında geldiğinden sektördeki kazaların azaltılması ve önlenmesi için tedbirlerin bilimsel yaklaşımlı ve uygulanabilir olması şarttır. Alınacak tedbirler proje üretim aşamasından başlayarak bütün üretim safhalarını içerecek şekilde insan odaklı olmalıdır. İşverenlerin konuya maliyet hesapları üzerinden yaklaşması engellenmeli, emniyetsiz çalışma ve kaza riskleri mesleki uzmanlığa haiz mühendislerce her iş için tespit edilmeli, planlı bir şekilde sürdürülebilir tedbirler alınmalı, işçiler bu doğrultuda eğitilmeli, iş ekipmanlarının teknolojiye ve standartlara uygun olması sağlanmalıdır.
Biliniyor ki AKP iktidarı tarafından 2012 tarihinde çıkartılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş kazaları diyarı haline gelen ülkemizin bu kaderini değiştirmekten uzaktır. Nitekim yasa sonrası bile kazaların önüne geçilememektedir. Çünkü iktidar, yasa hazırlık sürecinde katılımcılığı esas almamış, çalışma yaşamının temel unsuru olan uzman meslek disiplinlerini, çalışanların sendikalarının önerilerini sürece dâhil etmemiş, TMMOB’den gelen önerileri görmezden gelmiştir. Bu nedenle hazırlanan mevzuatlar uygulamadan uzak ve yalnızca kâğıt üzerinde kalmaktadır.
Kamuya ait binaların 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu’ndan muaf tutulmasının denetim faaliyetlerinde zaaflara yol açtığı aşikârdır ve derhal istisnasız tüm yapılar bu kanun çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bu vahim olay vesilesiyle kamuoyunun iş kazalarını gündemine almasını, yapı üretim süreci bileşenlerinin ve denetiminin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusuna titizlikle eğilmesini, siyasi iktidarın ilgili mevzuatı tekrar gözden geçirerek ihtiyaca uygunluğunu ve uygulanabilirliğini sağlamasını talep ediyoruz.”