
Doğu Akdeniz Çevre DernekleriGönüllü Avukatı İsmail Hakkı Atal, milyonlarca insanın hayatını tehdit eden termik santrallere karşı mücadelelerinin sürdüğünü bildirdi. Av. Atal, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri, Adana Tabip Odası, Adana Ziraat Mühendisleri Odası ve Adana Barosu olarak termik santrallere karşı açtıkları davaların sürdüğünü ancak Danıştay’ın kamu yararını gözeterek kendilerinin lehine verdiği ve vereceği kararları işlevsiz hale getirmek için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun yargılamayı uzatmaya yönelik zaman geçirme stratejisinin de sürdüğünü kaydetti.
Atal, uygulamaya son olarak İskenderun Sarıseki’de Atlas Enerji–Diler termik santrali aleyhine açtıkları lisans iptal davasında, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun itirazı haklı görerek 21 Ocak 2013 tarihinde Yürütmeyi Durdurma talebinin tekrar görüşülmesi için dosyayı Danıştay 13. Daireye gönderdiğini ancak Danıştayın Yürütmenin durdurulması talebinin dayanağı olan kümülatif etkinin değerlendirilebilmesi için, özellikle Adana-Mersin -Hatay bölgesindeki termik santrallerin yerini ve aralarındaki mesafeyi gösteren haritanın onaylı bir örneğini istediği halde, EPDK’nin ısrarla göndermediğini söyledi.
Atal, şöyle konuştu:
“ Türkiye gerçeği olarak Yürütmeyi durdurma talebimiz görüşülürken , 1200 MW gücündeki Atlas Enerji Diler termik santralinin inşaatı bitti ve çalışmaya başladı. Yıllardır eylemlerde ve basın açıklamalarında sürekli olarak kurumları ve kamuoyunu uyarmak amacıyla fotoğraflarını gösterdiğimiz , asit yağmurlarına ve sakat hayvan doğumlarına neden olan Sugözü termik santralinin zehirli gaz bulutunun aynısı şu anda İskenderun Sarıseki”de de başlamıştır. Ekteki fotoğraflarda Diler termik santralinin neden olduğu zehirli gaz bulutunun fotoğrafını görmektesiniz.Doğu Akdeniz bölgesi önümüzdeki yıllarda yüzbinlerce insanın hayatına , tarımın -hayvancılığın -balıkçılığın bitmesine , milyonlarca insanın geçim kaynaklarını kaybetmesine neden olacak şekilde geri dönülemez büyük bir ekolojik felaketin -çöküşün eşiğinde olup ,artık sözün bittiği noktaya gelmek üzere olduğumuzu hissettiğimiz bu konuda kamuoyunu , kurumları , şirketleri, hükümeti ve çocuklarının hayatı -geleceği konusunda yeterli duyarlılığa sahip olmayan halkımızı uyarmayı bir borç biliriz.”