DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

DEPREM BÖLGESİNDEN KALDIRILAN MOLOZ VE HAFRİYATIN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Yayınlanma Tarihi :
DEPREM BÖLGESİNDEN KALDIRILAN MOLOZ VE HAFRİYATIN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Hafriyat Depolama Alanları İçin Öncelikle Çevreye Zarar Vermeyecek Alanlar Belirlenmeli
Kahramanmaraş merkezli iki (ikiz) depremde yıkılan on binlerce binanın bir kısmında arama kurtarma çalışmaları tamamlandığı ve enkaz kaldırılmaya başlanmıştır. Depremin şiddetinin yüksekliğine bağlı olarak çok fazla binalar yıkılırken aynı zamanda fiziki yapısı küçülmüş moloz ve parçacıklar oluşmuştur. Yıkım ile doğal olarak hafriyatın kaldırılması sırasında da parçacıklar küçülmektedir. Bu şekildeki milyonlarca ton hafriyatın kaldırılırken depolanacağı yerlerin konumu birçok yönden büyük önem oluşturmaktadır.
Deprem sonucu geniş bir alanda ve çok sayıda yıkıntıların gerçekleşmesi ile hafriyatın içindeki materyallerin niteliği de değişkenlik göstermektedir. Normal durumda yıkılan binaların hafriyatı taşınmadan önce kereste, demir ve diğer materyaller ayıklanır. Ancak deprem bölgesinde bulunan 10 ildeki üretimi ve tüketimi yapılan her türlü materyal hafriyat mahiyetindedir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı “Hafriyat Toprağı, inşaat ve yıkıntı atıklarının kontrolü yönetmeliği” mevzuatına göre depolanır deniyor. Ancak mevcut aciliyet durum nedeniyle bir an önce hafriyatın kaldırılması ileride olası daha ciddi toplum sağlığı ve doğal hayatın bozulmasına yol açmamalı.
Hafriyatın İçeriği İnsan ve Çevre Sağlığını Etkileyecek Nitelikte
Yıkılan yapılardaki çimento, kum, yalıtım malzemesi, asbest, boya, ev içindeki her türlü ahşap, giyim, yatak, elektronik malzeme, plastik, metal, mineral, gibi materyalleri içermektedir. Bölgedeki yıkılan hastaneler ve fabrikaların içerisinde çöpe gitmemesi gereken materyaller bulunmaktadır. Daha da önemlisi tarım bölgesi olması nedeniyle tarımsal ilaç, gübre ve diğer eczane gibi kimyasal temelli maddeler satan birçok işyeri bulunmaktadır. Çiftçilerin yıkılan evlerinde mutlaka kimyasal ilaçlar bulunmaktadır. Çok farklı nitelikteki kimyasal, biyolojik materyalin depolanacak yerlerin yer seçimi çok büyük önem teşkil etmektedir. Çok farklı materyaline sahip hafriyatın uzman kişilerin bilgisi dahilin de ürün çeşidine göre envanteri çıkarılarak farklı depolanma sahalarına yönlendirilmeli.
Son iki gündür çok sayıda iş makinesi ve kamyonlar ile taşındığı ekranlara yansımaktadır. Fiziki hacmi küçültülmüş, (toz formunda) hafriyatların depolanacak yerlerin kesinlikle tarım alanları ve sulak alanlara yakın yerler olmamalı. İkincisi hafriyatın bırakılacağı yerin jeolojik yapısı önemli. Kesinlikle materyaldeki toksinlerin ve zararlıları sızdırmayacak nitelikte olması gerekir. Yağmur sonrası materyaldeki toksinlerin taban suları tarafında beslenen göl, gölet, ırmak ve derelere karışmayacak şekilde olmalıdır. Hafriyat depolama alanlarının belirlenmesinde bilimsel yöntemler kullanılmalı. Özellikle bölgedeki barajlar, topoğrafya ve jeolojisi mutlaka dikkate alınarak depolama sahaları belirlenmeli. Ayrıca tarım alanları depolama alanı olarak kullanılmamalı. Bu bağlamda konu uzmanı Jeologların uygun gördüğü çöp ve hafriyat alanlarına dökülmeli.
Tahmini olarak yıkılan ve yıkılacak binalarla yaklaşık 110 milyon ton hafriyat bekleniyor. Hafriyatın miktarı çok fazla olmasının bilinmesine rağmen, içindeki olası asbest ve kimyasallar nedeniyle üstü kapalı olarak taşınması dahi çok yönlü önlemler alınmalı. Yıkılan binaların hafriyatının önemli bir kısmının yeniden geri dönüşüme uğratılacağı için ara depolama alanları da kullanılarak hafriyatın kullanımı kolaylaştırılabilir.
Hafriyat Tozları Bitkisel Üretime Zarar Vermemeli
Genelde depremde yıkılan ve yıkılacak binaların genelde çimento kalitesi düşük olduğu için bina üzerinde bile beton parçaları elde kolayca parçalanarak toz haine gelmektedir. Önümüzdeki dönemde yaşanacak olan uzun bir yaz döneminde kuruyacak hafriyatın tozları rüzgârlarla taşınacak çevredeki bitkilerin yapraklarının üzerine taşınamayacak konumda tutulmuş olması gerekir. Yapraklaralar üzerine düşecek tozlar bitkilerin fotosentez mekanizmasını engelleyerek bitki gelişimini engelleyebilir. Toksin kökenli tozları her türlü materyalin toprak ve sulak alanlara ulaşması ile flora ve foluna üzerinde de olumsuz etkileri olabilir.
Deprem sonucu yıkılan on binlerce binadan ortaya saçılan enkazlar da insan sağlığı ve ekosistem için zararlı olabilecek pek çok madde bulunuyor olabilir. İzolasyon maddelerindeki kimyasallar, zararlı plastik türevleri ve asbest bunların başında geliyor. Bu bağlamda hastane, kimyasal ilaç, gübre satış-üretim yerleri ve eczane hafriyatları belki ayrı yerlerde depolanması akla gelmektedir.
Su ve Sulak Alanlar Öncelikle Korunmalı
Diğer taraftan insan, doğal hayatın sağlığı ve doğal çevrenin korunması açısında hafriyatın içindeki kimyasal ve biyolojik materyallerin niteliği çok kritik öneme sahiptir. Toksin maddeleri içeren materyallerin endemik doğal hayata sahip alanların yıkımına sebebiyet verecek alanlara bırakılması flora ve hayvan varlığı üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir.  Bölgede; Adana Ceyhan-Kırmıtlı, Tuzla, Hatay-Samandağ, Hatay Milleyha, Şanlıurfa-Birecik, kelaynak kuş cennetleri endemik kuşların yaşam alanları. Aynı zamanda Amanos dağları birçok endemik bitkininde ana yurdu konumundadır.
Deprem Bölgesi Aynı Zamanda Barajlar Bölgesidir
Deprem bölgesi aynı zamanda tarım bölgesi oluğu için Türkiye’nin önemli barajları buradadır. Keban, Atatürk, Sır, Seyhan, Çatallan barajları bulunmaktadır Kahramanmaraş-Pazarcık’taki Kartalkaya barajı tamda fay hattında olduğundan mutlak korumaya alınmalı. İçme, sulama ve kullanma suları ve rezervuarları (yeraltı ve yer üstü su kaynakları, barajlar), taşkın riskinin yüksek olduğu vadi, dere yataklarından uzak olmalı. Yağmur sularının akışı, heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinin dışında olmasına dikkat edilmelidir.
Hafriyatın Yer Seçimi Bilimsel Liyakati Yüksek Olan Jeoloji ve Ekoloji Bilimcileri Tarafından Belirlenmeli
Normalinde gelişmiş bir ülkede bu tür risk durumlarına karşı depolanma yerlerinin bilinmesi gerekir. Ancak ülkemizin genel bütünlüklü iş tutma durumu sebebiyle böyle bir hazırlığın olma ihtimali düşük görülüyor. Umarım konuya bilimsel bakış açısı ile konunun risk önemine göre yer belirlenir. Materyallerin döküleceği sahaların seçiminde jeoloji, ekoloji ve toprak bilimi uzmanlarının görüşleri ve önerileri dikkate alınmalısı uzun süreli yarar sağlayacaktır. Sızdırmasız zeminlerin tercih edilmesi, yer altı ve üstü sularla temastan mutlaka kaçınılması gerekiyor. Bu bağlamda molozların sızdırma özelliği olan, sulak, doğal yaşam alanlarına dökülmemesi konusunda yetkililerin erken dönemde uyarılması aciliyet oluşturmaktadır.

YORUM YAP