Sabahın buz ayazı.
Şarkılar kıpır kıpır.
Güneş inatla bulutlarla oynaşıyor. Hayaller sakızlı muhallebi, Hayat, kaderin oyunuyla köşe kapmaca. İnsanlık uykuda. Dünya yükü var omuzlarda. Ya yürekler? Saklı bir şeyler var hayallerde ve umutlarda. Yolcu yolunda gerek misali, dikenleri, taşları, toprakları, dert etmiyoruz, yürüyoruz. Doğrumu? Karanlıkta seçemiyoruz. Bari sevebilsek, sorabilsek, sarabilsek. Zalime, klasik zulüm tarifesi yetmiyor. Şeytanla ortaklık yapıp yeni şeyler üretiyor. Kuyruksuz kırk tilki ile dolaşıp, Leblebi tozu, minare gölgesi imal ediyor, Keloglanı boyuyor, Nasrettin Hoca’ya satıyor. Sokak lambası, kapı tokmagı, mandal gıcırtısı. Hepsi bir araya gelmiş dertleşiyorlar kendilerince. Sokak lambası yukardan bakıyor, içinde saklamıyor ışığını. Lakin enerjisi başkasından. Kapı tokmağı, tok, güçlü,yüksek perde ama oda biliyor’ki o kadar ses için kapıya muhtaç. Kapı gıcırtısı adı üzerinde, gıcırtı işte, birkaç yağ damlası ömrünü bitirir ama konuşup duruyor hayırsız. Çinkoya düşen damlaların sesidir insanı uykudan uyandıran. Kızma sakın çinkoya, Kızma sakın yağmura. Hüzünü, hazanda bırak. Kafayı uzatıp dışarıya bak; Zalimin sözleri buz tutmuş. Yağmur kara kışa dönmüş. Telaş boş. Bir karanfil kokulu lafın hoş olduğunu gör. Sağlıklı bol kazançlı, mutlu bir hafta olsun. Şarkımız size, sevdiklerinize ve kahve keyfinize gelsin.
Saygılarımla Mümtaz YURDAER