DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

10 AYDA 383 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ!

Yayınlanma Tarihi :
10 AYDA 383 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ!

İMO Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Argunşah, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında açıklama yaptı

“Şiddet, tecavüz ve cinayete karşı mücadele etmek insani sorumluluktur”

“Nafaka hakkını kısıtlamak, kadını ‘ölümüne’ eve mahkum etmek demektir”

“Kadınlar güvencesiz ve kayıt dışı çalışmaya daha fazla maruz kalmakta”

Ekim ayında 36, 10 ayda 383 kadın öldürüldü

ADANA – İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Duygu Argunşah, ülkemizin, kadına yönelik şiddetin dünya ölçeğinde en yüksek düzeylerde yaşandığı ülkelerden birisi olduğunu vurguladı.

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında açıklama yapan Argunşah,   25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele ettikleri için öldürülen Mirabel Kardeşlerin anısına, 25 Kasım gününün 1981’den beri dünya ölçeğinde kadına yönelik şiddet konusunda bir sembol haline dönüştüğünü belirtti.

Tüm dünyada kadına, çocuğa yönelik şiddetin devam ettiğini belirten Argunşah “Ülkemiz, kadına yönelik şiddetin dünya ölçeğinde en yüksek düzeylerde yaşandığı ülkelerden birisi. Kadınlar göz göre göre evlerinde, sokakta, işyerlerinde, lokantalarda, her yerde öldürülmeye devam ediyor. Şiddet, öfke, saldırganlık her yerde kol geziyor. Ekim Ayında erkekler tarafından 36 Kadın Öldürüldü. 2019 yılının ilk 10 ayında öldürülen kadın sayısı ise 383” dedi.

GÜVENCESİZ VE KAYIT DIŞI ÇALIŞMA ÇOK YAYGIN

Ülkemizde uzun süreden beri derin bir ekonomik kriz yaşandığını, bu ekonomik krizden ve işsizlikten kadınların daha fazla etkilendiğini belirten Argunşah, kadın işsiz sayısındaki artışın, erkeklere oranla çok daha fazla olduğunu söyledi. Argunşah, “İşsizliğinin yanı sıra kadınlar güvencesiz ve kayıt dışı çalışmaya daha fazla maruz kalmakta, çalışan kadınlar da daha zor çalışma şartlarında bırakılmaktadır” diye konuştu.

Bu ekonomik eşitsizliğe rağmen nafaka hakkında kısıtlamaları da içeren ikinci yargı paketinin TBMM’de gündeme getirileceğine işaret eden Argunşah, şunları söyledi: “Kadınların nafaka hakkını kısıtlamak, kadını ‘ölümüne’ eve mahkum etmek demektir. Bu anlayış, kadınları ikinci sınıf olarak gören, eve hapseden,  anne, eş, çocuk ve yaşlıların bakıcısı, temizlikçi, mutfak görevlisi konumunda gören,  gerici ve erkek egemen anlayıştır.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önlemeyi hedefleyen İstanbul Sözleşmesi şartlarını yerine getirmenin aile birliğini bozduğunu öne süren anlayış da aynı gerici anlayıştır.   İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi konusunda bir ilerlemedir. Bundan vazgeçilemez.

Kadın Dayanışma Vakfı’nın hazırladığı rapora göre boşanma ve nafaka davalarının en büyük nedenleri arasında cinsiyete dayalı şiddetin yer aldığına dikkat çekildi. Boşanma davalarına ilişkin incelenen dosyaların yüzde 82’sinde kadına yönelik şiddet iddiası vardır.

Toplumun her alanında devam eden şiddet, kadına yönelik şiddeti besleyen en önemli etmenlerden biridir. Açıktır ki toplumsal adalet, bireylere eşit davranan bir hukuk sistemi, demokratik, insan haklarına saygının esas alındığı bir toplumsal yaşam, kadına yönelik şiddetin engellenmesinde en önemli koşulları sağlayacaktır.

YARGI GEREKEN CEZAYI VERMELİDİR

Yargı; taciz, tecavüz ve şiddete gereken cezayı vermeli,  failler korunmamalıdır. Faillerin suç işlemeyi hak gördüğü, “namus” kavramı ardına sığınarak cezadan kurtulabileceğini düşündüğü, yine özellikle aile içi istismar vakalarında failin korunduğu koşullar yeni şiddet vakalarının işlenmesinin yolunu açmaktadır.

Demokratik, eşit, adaletli, insan haklarından taviz vermeyen, şiddet, tecavüz ve istismarın olmadığı bir topluma ulaşmak için mücadele etmek hepimizin en temel sorumluluğudur.”

YORUM YAP