DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

ŞİŞLİ BİR TAS ÇORBA, 34 YILLIK DOSTLUK…

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :
ŞİŞLİ BİR TAS ÇORBA, 34 YILLIK DOSTLUK…

fehmi_kanliÖldürülen iki arkadaşının cenazesine katıldı, dönüş yolunda düzenlenen yürüyüşte gözaltına alınıp, ünlü Metris Cezaevi’nde bir gece kaldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1979 yılında cezaevinde gece yarısı kendilerine çorba yapan ve sırf bu yüzden üstlerinden dayak yiyip falakaya yatırılan ‘onbaşı gardiyan’ Fehmi Kanlı ile irtibatını o yıldan sonra hiç kesmedi. ‘Bir tas çorba’ ile başlayan dostluk, tam 34 yıldan bu yana sürüyor.

BEKLENMEDİK ZİYARET

Başbakan Erdoğan, hafta sonu Adana’nın Ceyhan ilçesindeki toplu açılış töreninin ardından eşi Emine Erdoğan ile birlikte 57 yaşındaki 3 çocuk babası Fehmi Kanlı’nın, Sarısakal Mahallesi’ndeki evini ziyaret etti. Bu beklenmedik ziyarette eski günler yad edildi, sohbet koyulaştıkça koyulaştı. Erdoğan, Kanlı’nın eşi Dudu Kanlı’ya ‘yenge’ diye hitap ederken, ailenin sorun ve sıkıntıları ile de yakından ilgilendi, evin üniversiteli çocukları Gülizar, Evren ve Zeki Kanlı’ya tavsiyelerde bulunup, onlara bir bakıma yol gösterdi.

‘ÇORBA SÜRPRİZİ’ NASİP OLMADI

Erdoğan çifti, Dudu Kanlı’nın hazırlamış olduğu patlıcan dolma, yaprak sarması, börek, et kavurma, pirinç pilavı, salatanın tadına bakıp, ikram edilen ‘dost çayı’nı yudumladı. Ziyaretin detaylarını Fehmi Kanlı, sadece Akşam’a anlattı. Kanlı, “Sayın Başbakanımıza yine çorba pişirmiştik. Hatta kendisine sürpriz yapıp da; ‘Al sana 34 yıl sonra yeniden çorba veriyorum’ diyecektim ama nasip olmadı. Çok fazla aç olmadığını söyledi, sadece sarma ve dolma yedi, sıcak dost çayımızı yudumladı” dedi.

İLK GÖRDÜĞÜMDE KANIM KAYNADI

Erdoğan ile yollarının ilk kez 22 yaşında vatani görevini yaparken, ‘onbaşı gardiyan’ olduğu Metris Cezaevi’nde kesiştiğini hatırlatan Kanlı, “Sayın Erdoğan’ı da ilk defa orada tanıdım. Kendisini daha önce hiç tanımıyordum. Ama onu ilk gördüğümde kanım kaynadı. Biz, insana insan olduğu için değer veririz. O an kim olsa yine bir tas sıcak çorba verirdim. Kendisi ile tanıştık, birbirimizi çok sevdik. O başbakan oldu, Türkiye’nin kaderi değişti. ‘Büyük bir lider’ olduğunu dosta düşmana kanıtladı” ifadesini kullandı.

BİR ‘DOST’ OLARAK KUCAKLADIM

“O’na bir tas sıcak çorba ikram ederken, Alevi mi, Sünni mi diye hiç bakmadım” diyen Kanlı, konuşmasını da şöyle sürdürdü; “Konuya tamamen insanı yönüyle bakıyorum. Kendisine ‘Alevi’ olduğumu söyledim. Bundan oldukça memnun olduğunu ve gerçek bir Alevi’yi sevdiğini söyledi. Aramızdaki dostluk hiçbir zaman bitmedi, yıllarca birbirimizle mektuplaştık. 34 yıl sonra O’nu evimde ağırlamak büyük bir mutluluk kaynağı oldu benim için. O’nu bir başbakan olarak değil, bir ‘dost’ olarak evimde kucakladım.”

SİYASİ ÇALIŞMALARINA DESTEK OLDUM

Kanlı, “O’nu gördüğümde hep gençlik yıllarımız aklıma geliyor. Sayın Erdoğan’ın bir gün ‘başbakan’ olup da ülkenin kaderini değiştireceği, o cezaevi akşamında hiç aklıma gelmedi. Ama 5 yıl sonra O’nu gazetelerde takip etmeye başladım. Sayın Erdoğan’ın siyasi çalışmalarına ben de kendimce küçükte olsa katkıda bulunmaya çalıştım. Düzenlediği mitinglere katılım olsun diye cebimden o zamanın parası ile 50 bin lira otobüs parası verdiğim bile oldu” diye konuştu.
ERDOĞAN KENDİSİNİ KANITLADI

Başbakan Erdoğan’ın dürüst ve samimi bir insan olduğunu kaydeden Kanlı, Erdoğan’ın kendisini milletine ve devletine adamış bir ‘dünya lideri’ olduğu yorumunda da bulundu. Başbakan Erdoğan ile tanıştığı dönemlerde sıkı bir CHP’li olduğunu belirten Kanlı, “40 yıldan bu yana siyasetin içindeyim. Ancak bugün CHP, toplumu yönlendirip, onun ihtiyaçlarına cevap veremediği gibi sorunlarına çözüm üretemiyor. Diğer partiler desen, hiçbir inandırıcılıkları yok. Tek çözüm; AK Parti, tek çözüm Tayyip Erdoğan. Çünkü Erdoğan kendisini kanıtlamış bir dünya lideri.”

BİZİM İÇİN İŞKENCE GÖRDÜ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hüseyin Belsi ile Ömer Özbay’ın kaleme aldığı; ‘Recep Tayyip Erdoğan-Bir Liderin Doğuşu’ adlı kitabında onbaşı gardiyan Fehmi Kanlı ile olan dostluğunu başlatacak olayı şöyle anlatıyor:
“Metris’deki ilk gecemizin büyük bir kısmını, koridorda ve ayakta geçirdik. Zaten istesek de oturamazdık, çünkü yerler su içindeydi. Vakit gece yarısına yaklaştığı halde hiçbir şey yememiştik. El ayak çekilip ortalık sakinleştiğinde bir onbaşı geldi yanımıza. Asker tayınından arta kalan bayat ekmekleri toplamış, bir kazan da çorba kaynatmış, bizi yemeğe çağırıyordu. Nasıl makbule geçti anlatamam. Bir süre sonra yatacak yer gösterdiler. Herkes bir köşeye kıvrılıp yatmıştı. Tam uykuya dalmak üzereyken acı bir feryatla irkildik. Anlaşılan birilerini işkenceye almışlardı. Önce içimizden birini aldılar sandık. Sayımızı kontrol ettik, eksiğimiz yoktu. Sonradan öğrendik ki, ‘Anarşistlere acımak sana mı kaldı?’ diyerek çorba yapıp getiren onbaşıyı falakaya yatırmışlar. Cezaevinden çıktıktan sonra o onbaşı ile irtibat kurmaya çalıştım. Bizim yüzümüzden canı yanmış, yok yere işkenceye maruz kalmıştı. Neyse ki bulmam zor olmadı. Adana taraflarından Alevi bir kardeşimizdi. Tanıştıktan sonra da irtibatı hiç kesmedik. Halen zaman zaman görüşürüz.”

Haber: Soner KAN

YORUM YAP