Ankara Escortları

DOLAR32,2808% 0.06
EURO34,8039% -0.07
STERLIN40,5462% 0.13
FRANG35,6143% 0
ALTIN2.437,48% 0,21
BITCOIN62.880,012.161

SAİM İNCE’DEN ÖNEMLİ ÇAĞRI

Yayınlanma Tarihi :
SAİM İNCE’DEN ÖNEMLİ ÇAĞRI

saiminceCHP Çukurova Belediyesi Meclis Üyesi, Ziraat Mühendisi Saim İnce, son günlerde Türkiye genelinde, Çukurova Bölgesi’nde ve Adana’da yaşanan ayrıştırıcı ‘dil’e son verilmesi çağrısında bulundu.
Çukurova Belediye Meclisi’nin Aralık ayı toplantılarının ilk oturumunda söz alan CHP’li Saim İnce, “Gerek ülkemizde yaşadıklarımız gerekse bölgemizdeki olaylar göz önüne alındığında çok karmaşık bir süreçten geçtiğimiz gerçeği yadsınamayacak bir gerçekliktir. Bu süreçten sağlıklı bir şekilde çıkabilmemiz için her koşulda kullandığımız dile özen göstermemiz gerekmektedir. Ancak hiç de böylesine sorumlu bir dil kullanamadığımız gün gibi ortadadır” dedi.

“BARIŞ, BİZİM ÇİMENTOMUZDUR”

Demokrasinin katılımcı bir sistem olduğuna işaret eden İnce, “Barış bu toprakların çimentosudur. Farklılıkların bir zenginlik olduğu bilinci toplumun her kesiminde önceliğimizdir ve bu konu altı çizilerek vurgulanması gerekirken ayrıştırıcı dil kullanmada ısrarlı olmak toplumda onarılamaz yaralara ve tahribata neden olmaktadır, böyle de oluyor.  Sorumluluk sahibi olan her kademedeki kişilerin daha da duyarlı olması gerekmektedir. Ayrışmaya neden olabilecek her yaptırımdan uzak durmaları  bu topraklarda beraber yaşayabilmemiz için zorunlu olduğu kadar katılımcı demokratik hukuk devletinin güçlü ve bölgesinde öncü devlet olabilmesi için  de çok önemlidir. ”Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” bu anlamıyla da yadsınamaz ilkedir” diye konuştu.

Türkiye’de tek tipleşmenin zihinsel körlüğü, buna bağlı olarak düşünce tekliğini de getireceğinin unutulmaması gerektiğini ifade eden İnce, şunları söyledi:

“Düşünce tekliği de yobazlığı, totalitarizmi yanına çağırır hemen. Kimin tarafından uygulanırsa uygulansın sonuç aynıdır. Düşünce tekliği dil ile çok bağlantılıdır. Çünkü dil ile düşünce siyam ikizleri gibi birbirlerinden ayrılamayacak kadar sımsıkı bağlıdır. Her ikisi de birbirlerinden beslenerek gelişir. Biri cılızlaşırsa diğeri de cılızlaşır. Birini yok ederseniz diğeri de yok olur. Dil ile düşünce zamana eşlik etmiyorsa eğer,  susmak da bir seçenektir. Ama bir politikacı için susmak ölüm demektir. Bir dil bilimci ‘Dilimin sınırları, dünyanın sınırlarını belirler’ der. Başka bir filozof Orwell ise ‘Düşünce dili bozabiliyorsa, dil de düşünceyi bozuyordur’ der. Dili oluşturan düşünce sınırına ya da sınırsızlığına gönderme yapar. Bu kadar etkin olan bir şeyin bozulduğunda da gücünün devam edebileceğinin altını çizerek ; bozulan dil ve düşünce salgın hastalık gibidir, önüne geleni kırıp geçer diyebiliriz.
“YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM”

Dil taşıyıcıdır. Bulaşıcı bir virüsü taşıyan bir kişi gibi hastalık da taşır veya uygun şartları bulursa mutasyona uğrayıp yeni bir salgın hastalık yaratabilir. Çok konuşan, belagatı  ve demogojiyi diline malzeme yapan ve asıl düşüncesini bunların arkasına gizleyerek söyleyen Hitler’in bu dili, bugün de siyasi propaganda araçlarının temeli olagelmiştir. Bu söylem biçimi; dilin akıl, akıl tutulması, iyilik, kötülük, güzellik, çirkinlik tanımları arasındaki ayrımı perdeleyen bir güç olarak ortaya çıkar.                                                                               Bir demogogun tam da bağırdığı (tehdit ettiği) sınıftan destek görmesi için yapması gereken tek şey yüksek sesle, yeterince uzun süre bağırmasıdır. Uzun süre ve yüksek sesle tekrarlanan bir dil; belirli bir süre sonra eğer, kendi düşüncenizi ve dilinizi oluşturamadıysa, akıl süzgecini geçip, aynı bir kimyasal, biyolojik silah gibi nefes yoluyla olmasa bile teninizden girerek sizi zehirler. Dilin düşünceyi nasıl zehirlediğine dair iyi bir belge olan Victor Klemperer’in” Nasyonel  Sosyalizmin Dili “kitabını öneririm.  Orwell’in dediği gibi hastalıklı düşünce dili bozdu, o dil de toplumu hastalıklı hale getirdi. Ve halk cinayetlere alkış tutar hale geldi. Dil üzerinden kendi ihtiraslarını topluma enjekte etmeye çalışan çok deli gördük, göreceğiz. Çünkü dil, akıl sağlığı ile akıl bozukluğu arasında duran ve dikkatli bakılmayınca görülemeyecek kadar ince kırmızı bir çizgidir. Düşünce durduğu zaman dil de durur. Ama zaman durmaz. Kendisi ilerlerken düşünce ve dil ikilisi geçmişte kalır.Her gün aynı şeyi söyleyen kişi gibi olur.Trajik bir durumdur. Mevlana’nın deyişiyle ‘Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım.’ Dilin ardışık zamana eşlik etmesi gerekir. Düşünce ve dil zamanla birlikte gelişmelidir.”
Saim İnce, tüm dünyanın ‘dil’in etkili kullanımına inandığını kaydederek, Türkiye’deki, bölgemizdeki ve Adana’daki sorumluların, yetkililerin ayrıştırıcı dilden uzak durması gerektiğini sözlerine ekledi.

YORUM YAP