Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
HİKÂYE HIRSIZI: Jake’in hayatı yazdığı bu yeni romanla bastan sona değişirken Evan’ın fikrinin ardındaki sırlar da bir bir ortaya dökülür. Peki, bu roman konusunun ardındaki korkunç gerçek nedir? Esas hırsız kimdir ve kimin hikâyesini ya da daha doğrusu kimin hayatını çalmıştır?
UYGUR TÜRKLERİ: Yazar “O, Uygur Türklerine, sessizlik ve kayıtsızlık içinde ölmelerine göz yummayacağıma söz verdim. Boğazıma tıkanan bir yumruya dönüşen şu soruyla birlikte, oraya defalarca geri döndüm: Bir gazeteci, kendini faydalı kılmak için ne kadar ileri gidebilir?” diyor.
ATEŞ KUŞU SEMİHA BERKSOY: Türkiye’nin opera dünyasında ilklerin, kendi hayatında erken tarihlerden itibaren mücadele gücünün simgesi olan Semiha Berksoy’u, aynı zamanda tiyatro ve görsel sanatlar alanındaki özgün çalışmalarıyla birlikte yaşamöyküsü, kendi yazdıkları, anlattıkları, onun için yazılanlar ve yapıtlarıyla anlatan bir kitap.
TOPAL ARKADAŞ: Roman, hikâye ve anı yazarlığının yanı sıra çocuklar için de kitaplar kaleme alan Fakir Baykurt’un kitabı, uzun yıllardan sonra tekrar yayınlandı. İçindekiler; Topal Arkadaş, İnsan, Hacı Rüstem, Kedi Sevmek, Deli Memiş, Acı Ayrılık, Yajın, Memiş Efendi, Ayna Ayna Ellere.
SIRRI AŞİKAR EYLEDİ: Kadın yazar, Saint Petersburg, Paris, İstanbul, Strasbourg, Ankara, Mersin, İzmir ve Türkiye’nin çeşitli kasabalarında, köylerinde, kıyılarında, dağlarında inanılmaz olaylarla dolu bir yaşam sürmüştü.
MUHAFAZAKAR EDEBİYAT KANONU: Yaşam biçimini ve kabulleri derinden etkileyen edebiyatın öğretimi, ister istemez politiktir. Türkiye Cumhuriyeti’nin emekleme yıllarında edebiyat ders kitaplarında Atatürk devrimlerinden yana sanatçıların eserlerine yer açılırken, 1950’lerden sonra bu kitaplara Osmanlı kültürüne özlem duyan ve giderek muhafazakâr sanatçıların metinleri seçilir oldu.
İşte o kitaplar;
//
Hikâyeler bize kim olduğumuzu söyler
JEAN Hanff Korelitz’den HİKÂYE HIRSIZI. Jake ilk kitabıyla dikkate değer bir çıkış yapmış, ancak ikinci kitabının fiyaskosunun ardından yazar tıkanıklığına girmiştir. Üçüncü ve dördüncü romanının taslağı ise tam bir hayal kırıklığıdır. Bir yandan da geçimini sağlamak için bir yaratıcı yazarlık atölyesinde ders vermektedir. Ancak Jake için asla umut vaat etmeyen yeni ders döneminde onu bir sürpriz beklemektedir: iddialı yeni öğrencisi Evan Parker’ın muhteşem roman fikri. Yıllar sonra Evan’ın bu olağanüstü hikâyesinin hâlâ bir romana dönüşüp raflarda yerini almadığını gören Jake, merak edip biraz araştırınca bu parlak öğrencisinin öldüğünü öğrenir. Ve her yazarın yapacağı gibi hikâyenin ziyan olmasından korkarak (!) onu kendi yazmaya karar verir. Zira T.S. Eliot’ın da dediği ya da daha doğrusu büyük olasılıkla Oscar Wilde’dan “alıntıladığı” gibi: İyi yazarlar ödünç alır, büyük yazarlar çalar. 336 SAYFA
(ALTIN KİTAPLAR)
//
Ölüme kafa tutan bir halk
ERİC Darbre, Eliot Frangues’ten UYGUR TÜRKLERİ. Uygur Dramı… İlk büyük gösteriler kanlı bir şekilde bastırıldığında ben buradaydım. 1996 yılıydı, 25 sene önce. Gazeteciliğe o zaman başladım. O yıllarda dünya kendini, Çin’deki Türk azınlıktan sorumlu hissetmiyordu. Ben, Çin Uygur kadınlarını kürtaja zorlamaya başladığında da buradaydım. Çöldeki tutuklu kamplarının yapılışını, daha sonra kültürel bir soykırıma dönüşecek bir şeyin temellerinin atılışını da gördüm. 160 SAYFA.
(KARAKARGA YAYINLARI)
//
Her zorluğun üstesinden gelen simge kadın
DİKMEN Gürün’den ATEŞ KUŞU SEMİHA BERKSOY. Semiha Berksoy, güçlü sesi ve yorumuyla eşine az rastlanır bir dramatik soprano. Yönetmeninden eleştirmenine, yazarından izleyicisine onu sahnede gören herkes için derinlikli bir oyuncu. Tiyatroda canlandırdığı her rolü olduğundan daha cazip kılan bir yorumcu. Etkileyici bir ressam. Birçok açıdan kendi varlığını, hayatını, çevresini bile bir sanat eserine dönüştürmüş bütüncül bir sanatçı. Ruhuyla, bedeniyle, duygularıyla, aklıyla aykırı bir kadın! Dahil olduğu birbirinden farklı sanat dallarında hep zirvede ve özgün eserlere, icralara imza atan, doğru bildiğinden asla şaşmadığı için karşısına hep zorluklar çıkarılan, sabrıyla ve yeteneğiyle her zorluğun üstesinden gelen, Atatürk cumhuriyetinin kadınlara açtığı yolda ilerleyen bir simge kadın Semiha Berksoy! 440 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
//
‘Ayılar insanların düşmanıdır’
FAKİR Baykurt’tan TOPAL ARKADAŞ. “Heey Nuri, tık! Gel buraya tık! Ayının yanında ne işin var tık? Nasıl yaklaştın ona tık?” “O kocaman şey ayı mıydı baba?” “Ayıydı ya tık! Ayı korkunç bir hayvandır tık! İnsanı parçalar tık…” “Yok baba, bana bir şey yapmadı! Ayağında çöp vardı, alıverdim.” Tık Osman şaşırdı: “Ne dedin, ne dedin, tık? Vay benim saf oğlum vay, tık! Sana hiçbir şey yapmadı demek tık!?” “Yapmadı baba…” “Bana bak benim saf oğlum tık! Ayılar insanların düşmanıdır tık! Beni görünce nasıl kaçtı gördün değil mi tık?” “Benden kaçmadı ama baba?” “Sen çocuksun oğlum tık…” “Ben onu çok sevdim baba!” (Topal Arkadaş’tan) 72 SAYFA.
(LİTERATÜR ÇOCUK YAYINLARI)
//
Bilinmeyenlerin, gizlenenlerin, peşine düştü
IRENE Melikoff’tan SIRRI AŞİKAR EYLEDİ. Yazar, yetkin bir bilim kadını, bilge bir insandı. “Benim işim inanmak değil, benim işim anlamak” diyordu. Çalıştığı konuları duygularıyla seçmiş, yüreğinin götürdüğü yere gitmişti. Doğu destanlarına, mistisizme, sufizme tutkuyla merak sarmıştı. Bilinmeyenlerin, gizlenenlerin, sır gibi saklananların peşine düşmüş, bazı Batılı bilim adamlarının önyargılı ön kabullerini sarsmıştı. Yaşamını birkaç kez değiştirebilecek kadar cesurdu. Ömrünün son 40 yılı boyunca Alevi/Bektaşiler konusunda yaptığı araştırmalarla, onların Türkiye’deki varlığını ve İslam dini içinde olmakla birlikte bazı farklılıklar taşıyan kadim inancını ve kültürünü dünyaya tanıtmıştı. Şefkatli bir anne ve anneanneydi. 208 SAYFA.
(SİA KİTAP)
//
Muhafazakârlığın ve muhafazakâr edebiyatın kavramı
TUĞÇA Çelik’ten MUHAFAZAKAR EDEBİYAT KANONU. “Son otuz senede edebiyat ders kitaplarına Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Namık Kemal ve Peyami Safa egemendir. Bu sanatçılar Batıya karşı önyargılı ve geçmişten gelenlere bağlı kalmayı seçmişlerdir. Bu kitapla edebiyat öğretimine yayılmış muhafazakâr edebiyat kanonunu enine boyuna masaya yatırmak istedim. Muhafazakârlığın ve muhafazakâr edebiyatın kavram olarak izini sürerken yakın Türkiye siyaset tarihine değinmemek olmazdı. 1950’lerde adım adım başlayan sonra çığ gibi büyüyen muhafazakârlık, Türkiye’yi baştan aşağı değiştirirken edebiyatın öğretilme biçimini de altüst ederek muhafazakâr bir edebiyatla donatılmış kuşaklar yetiştirdi.” Tuğba Çelik. 176 SAYFA.
(ALFA YAYINCILIK)