TFF 1. Lig’de ‘zirve yarışı’nı yakından ilgilendiren karşılaşmada Adanaspor ile Ankaragücü, tarihi 5 Ocak Stadı’nda kozlarını paylaştı..
İki takım, tam 49 yıllık rekabette 40. randevuya çıktı..
İlk kez, 1968-69 sezonunda TFF 2. Lig Kırmızı Grup’taki mücadelede birbirine rakip olan ezeli rakipler arasındaki mücadeleyi, 1-0’lık skorla Ankara temsilcisi kazanmıştı..
Sonrasında oynanan 39 maçın 15’ini sarı-lacivertliler, 12’sini turuncu-beyazlılar kazanırken, 12 karşılaşmada da puanlar paylaşılmıştı..
39 maçlık serüvende Toros Kaplanı’nın, neredeyse her 10 yılda bir rakibini kendi saha ve seyircisi önünde 5-0 ve 4-2 skorla yenip, sonrasında 5-3 ve 4-0 gibi farklı skorlarla mağlup olması, dikkat çekici bir noktaydı..
En son, 2012-2013 sezonunda yine 5 Ocak Stadı’nda oynanan maçı, konuk takım 1-0’lık skorla kazanmış, taraflar tam 4 yıl aradan sonra yine bir Adana akşamında karşı karşıya gelmişti..
Ama tek farkla!.
Önceki yıllarda tribünler hınca hınç dolup, büyük coşku yaşanırken; bu kez tarihi stada adeta sessizlik hakimdi.. Tribünlerse neredeyse boştu!.
Her iki taraf da ‘zirve yarışı’ndan kopmak istemeyince mücadele de kontrollü başladı..
Mustafa Kemal Kılıç, 6.4 milyon Euro değerinde ve yaş ortalaması 26.9 olan bir kadroyu sahaya sürerken, öteki tarafta İsmail Kartal, yaş ortalaması 29.5 olan tam 7.3 milyon Euro’luk bir kadro tercih etti..
Sahanın ‘en genç futbolcusu’nun Adanaspor kalecisi İrfan Can Eğribayat (17), ‘en yaşlı futbolcusu’nun da bir dönem turuncu-beyazlı formayı giyen Sedat Ağçay’ın (36) olması bir başka dikkat çekici ayrıntıydı..
Sarı-lacivertlilerin ligde 8 haftada attığı gol (11) kadar, turuncu-beyazlıların aynı sayıda gol (11) yemesi de notlarımda yer alıyordu..
Gelelim maça..
Her iki takım da kontrollü bir futbolu tercih edip, savunma güvenliğini ön planda tutunca; ortaya da pozisyon anlamında kısır bir mücadele çıktı..
İşin bir başka ilginç tarafı da her iki teknik adamın da aynı diziliş (4-2-3-1) ve de aynı oyun mantalitesiyle puan ya da puan savaşı vermesiydi..
Özellikle Toros Kaplanı’nın ileride hücuma çıkarken, geride tam 6 oyuncunun sabit kalması bile Mustafa Kemal Kılıç ve doğal olarak turuncu-beyazlıların maça bakışını özetliyordu..
Neredeyse birbirinin kopyası oyun anlayışında sonucu belirleyecek olan da ‘bireysel yetenek’lerdi..
Nitekim öyle de oldu..
Dakikalar 8’i gösterdiğinde hücuma çıkan Toros Kaplanı, Diago ile topu kaptırdı.. Meşin yuvarlağa sahip olan Mehmet Nayır, rakip kaleyi tam cepheden gören noktadan sert vurdu; kaleci İrfan Can, çizgi üzerinden topa hükmetti..
45+3’te ise, Abdulaziz soldan ortaladı; Tevfik gelişine dokundu kaleci Korhan meşin yuvarlağı bir anda kucağında bulunca topu da kornere çeldi..
Koca ilk yarıda bu iki pozisyon dışında her iki takım da tehlike yaratamayınca devre de eşitlikle sona erdi.. Umutlar da ikinci yarıya kaldı..
Ama gel gör ki, mücadelenin ikinci yarısı da neredeyse ilk yarının kopyası gibiydi..
Maçın en çirkin hareketi ise, 53. dakikada Alihan’a sportmenlik dışı yaptığı hareketti.. Ama aynı oyuncunun bir dakika sonra Oğuzhan’ın sağdan yaptığı ortaya kale saha içinde çerçeveyi bulmak yerine topu kaleciye nişanlaması saç baş yoldurtan bir diğer pozisyondu..
Toros Kaplanı, hücumda çoğalmak yerine savunmayı ön planda tuttu..
Özellikle yapılan hücumlarda rakip ceza sahasında Magaye, uzak noktada da Oğuzhan’ın olması, müsabakayı izleyenlere; ‘Peki golü kim atacak?’ sorusunu sordurttu..
Sahi.. Adanaspor’da kim gol atacak da takımına adeta hayat verecekti?.
Ne yazık ki, bu sorunun da yanıtı olmadı!.
Hal böyle olunca da iki ezeli rakip arasındaki 40. randevu da golsüz eşitlikle sonuçlandı, taraflar puanları paylaştı..
Son söz olarak;
Maçı izlemeyen biri, internetten istatistikleri incelediğinde; 7 sarı karta bakıp da ‘kora kor bir mücadele’ olduğunu düşünmesin.. Çünkü her iki takımda da sertlik gerektirecek ne hırs, ne de kazanma azmi vardı..
Öylesine bir maçtı işte..