DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

İMO ADANA: 2030 YILINA KADAR SERA GAZI EMİSYONU YARIYA İNMELİ…

Yayınlanma Tarihi :
İMO ADANA: 2030 YILINA KADAR SERA GAZI EMİSYONU YARIYA İNMELİ…

İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur 5 Haziran Çevre Günü nedeniyle açıklama yaptı

“2030 yılına kadar yıllık sera gazı emisyonlarını yarıya indirmeliyiz”

“Dünyada son 30 yılda Türkiye’nin yaklaşık 5 katı büyüklüğünde orman yok oldu”

“Türkiye’de 50 yılda 748 bin hektar orman alanı niteliğini kaybetti”

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yaptığı açıklamada; önlem alınmazsa yaşanacak çevre felaketlerine dikkat çekti.

Dünyamızın acil sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Aksungur;  iklimin, insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı kadar hızlı ısındığını; tahminen 1 milyon türün yok olma tehdidi altında olduğunu, kirliliğin havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirlemeye devam ettiğini belirtti.  Tüm bu tırmanan sorunların, bizi insanlığın şimdiye kadar yüzleştiği en zorlu süreçle karşı karşıya bırakmaya başladığını ilave etti.

Paris İklim Anlaşması’nın belirlediği düzenlemelerin küresel ısınmanın 2 °C’nin altında tutulmasını, sınır hedefin de 1,5 °C olmasını öngördüğünü hatırlatan Aksungur; zamanın azalmakta olduğunu, doğanın acil durum modunda olduğunu vurguladı.  Küresel ısınmayı bu yüzyılda 1,5 °C’nin altında tutmak için, “2030 yılına kadar yıllık sera gazı emisyonlarını yarıya indirmeliyiz. Önlem alınmadan, hava kirliliğine maruz kalma on yıl içinde yüzde 50 artacak ve su ekosistemlerine akan plastik atıklar 2040’a kadar neredeyse üç katına çıkacak” dedi.

İklim değişikliğini hızlandıran nedenler arasında ormanların azalmasının kayda değer yer tuttuğunu söyleyen Aksungur açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Dünyada son 30 yılda Türkiye’nin yaklaşık 5 katı büyüklüğünde orman yok oldu. Türkiye’de 1970’li yıllardan 2020 sonuna kadar 748 bin hektar kadar orman alanı, ormancılık dışı faaliyetlerle niteliğini kaybetti. Geçen yıl da Türkiye’nin pek çok yerinde günler boyu süren yangınlarla bu miktar daha da arttı.

Yöre halkının itirazlarına rağmen gerçekleştirilen HES’lerle, dağı taşı delen, toprağı kirleten plansız maden işletmeciliğiyle, nükleer santrallerle, “dönüşüm” adı altında kentlerde rant amaçlı uygulamalarla çevre sorunları tırmandırıldı.  Kentsel ve kırsal alanlar, ormanlar, meralar, kıyılar, doğal sit alanları, tabiat varlıkları kar hırsıyla tahrip edilmeye devam edilmektedir.

Kentimiz de pek çok çevre sorunuyla karşı karşıya. Kömürlü termik santrallerinin çevreye, doğaya, insan sağlığına verdiği zarar bilimsel olarak ortada iken, bölgemizdeki iki kömürlü termik santraline ek bir üçüncüsü faaliyete geçirilmek üzeredir.

Dünya nükleer santrallerden vazgeçmişken, yakınımızda Akkuyu Nükleer Santralinin yapımı sürdürülmektedir. Olası tehlikeleri sadece bölgemizi değil, tüm doğal yaşamı tehdit etmektedir.

Yine Adana’da, Avrupa’dan ithal edilen plastik atıkların doğaya atılması ve yakılması sorunlarıyla karşı karşıya kaldık. Bu durumun tarım alanlarına, çevreye verdiği zarar çok fazladır. Önceliğin kendi atıklarımız dönüştürmeye vermemiz gerektiği açıktır. Bu nedenle kendi atıklarımızın dönüşümünü sağlayamazken başka ülkelerin çöpünün, atıklarının ithal edilmesi kabul edilemez buluyoruz.

Bu sorunlardan kurtulmanın yolu, ekonomilerimizi ve toplumlarımızı doğayla daha bağlantılı, doğayı, çevreyi önceliğine alan konuma getirmektir. Gezegene zarar vermekten onu iyileştirmeye geçmeliyiz.

Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilmek için, çevre sorunlarının çözümünde, bütüncül politikaların, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması gereği açıktır.

Sorunların çözümü için hepimize düşen sorumluluklar var. Çevre sorunlarına ilişkin bireysel ve kurumsal sorumluluklarımızı yerine getirirken,  aynı zamanda kalıcı çözümlere ulaşmak için, doğaya, çevreye, tüm doğal yaşama, insan haklarına değer veren adil, demokratik bir toplumsal yaşam mücadelesini kesintisiz sürdürmeliyiz.”

YORUM YAP