Başkanlık sistemi tartışması hepinizin malumu…
Maddeler bir bir meclis genel kurulunda imzalanıp geçiyor.
Ama bu imzalar öyle kolay kolay atılamıyor tabi…
Milletvekillerinin kıyasıya mücadelelerini özellikle sosyal medyadan izleme olanağı buluyoruz.
Gönül ister ki; birbirlerine hakaret etmeden, yumruk atmadan demokratik çerçevede bu işi çözüme kavuştursunlar. Ama aklıselim davransınlar, milletin, çocukların yarınlarını düşünerek, ülkenin birliğini ve beraberliğini göz önüne alarak hareket etsinler…
Ama olmuyor… Geçmişte de sükunet içerisinde olmadı bugün de olmuyor, yarın da olmayacak.
Kavga, gürültü bitmezken dikkatlerden kaçmayan bir görüntü var ki insanın içini yaralıyor.
Bazı kadın milletvekillerinin milletin meclisinde ellerinde taşıdıkları ‘köpek’li dövizler inanın hiç mi hiç yakışmıyor. Bu memlekette kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yok! Hele ki Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin onur ve gurur vesilesi özel bir mekanda bu tür hareketler faydadan çok ülkeye zarar getirir.
Şimdi gelelim öneriye…
Aslında bu benim önerim değil.
Sosyal medyada sıkça rastlamışsınızdır.
Şöyle:
“Bir futbol kulübünün başkanını düşünün…
Hem Futbol Federasyonu Başkanı oluyor.
Hem Merkez Hakem Kurulu’nu atıyor.
Hem Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nu atıyor.
Tahkim Kurulu’nu da belirliyor.
Kendi takımının oyuncuları gol kaçırırsa futboldan men yetkisine sahip!
Rakipleri maç kazanırsa onları dilediği gibi cezalandırma yetkisine sahip!
Ve kendi takımı şampiyon olmazsa ligi iptal edebiliyor.”
Evet mi?
Hayır mı?