Selam Dostlar…
Bu bir bayram fotoğrafıdır;
eksilmediğimiz,
tertemiz ve mutlu günlerden kalan…
Sordu;
Kim kaldı diye?
Cevap verdi:
“Bir sen.
Bir ben.
Bir saat kulesi,
bir de kale kapısı…”
Kim kaldı gerçekten,
eski bayramlardan?
Kim bekliyor neyi,
hangi heyecanla?
Hangi hüzün, hangi kaygı ve hangi sıkıntıyla?…
Bakkal amca; o küçük dükkanında, mavi önlüğü, üzerinden baktığı yakın gözlüğü ve elinde veresiye defteri ile beklerdi…
Kaçak çay ve toz şeker,
lokum, şeker sucuğu, bayram şekeri…
Kız kaçıran, torpil, mantar tabancası…
Hepsi hazır olurdu günler öncesinden.
Ve tabi ki Eyüp Sabri’den limon kolonyası.
Şimdi bakkal kalmadı…
Berber bir hafta önceden yoğunlaşırdı.
Arefe gecesi sabahlar, direk bayram namazına giderdi.
Cebi, en çok o gece bayram ederdi.
Asker oğluna harçlık.
Kızına kırmızı rugan ayakkabı,
hanımına basma, pazen fistan.
Belki de gerçek bayram oydu…
Dolmuşçu, taksiçi.
Tuhafiyeci, hamamcı.
Terzi, konfeksiyoncu.
Hepsi beklerdi bayramın gelmesini…
Ama en çok çocuklar beklerdi…
Bayram gecesi başuçlarına koyup uyudukları pabuçlarıyla…
Toplayacakları bayram harçlıklarının hayalleriyle.
Baklava börek kokulu bayram sabahı kahvaltısının başköşesinde.
Korkmadan, çocuk istismarından, aile içi şiddetten, işçilikten.
Üstelik, umut ve sevinçle…
Babalar ve Anneler…
Neneler ve Dedeler beklerdi…
Bayram namazı sonrası.
Baklavalı ve börekli sofralarda..
Harçlıkları, mendillere birlikte koyarlardı
bayram şekerleriyle…
Deliye her gün bayramdı ya…
Onlara da her gün bayramdı.
Çünkü onlar çocuklarına deli divaneydi her an.
Yani bayram her gündü onlar için o zaman.
Ve…
Yoktu, o zaman kadın cinayetleri.
Yoktu, bu kadar üzeri kirli olsa da çocuklara bugünkü gibi sevgisizlik.
Yoktu, hergün şehit cenazeleri.
Aşinayız şimdi artik yaşananlara.
Ne bakkal kaldı, ne terzi, ne de bayram telaşı…Üstelik
tatil planlanıyor artık bayramlarda… Ne yazık ki…
Sağlık, neşe ve mutlulukla dolu bir bayram olsun.
Saygılarımla…
Mümtaz YURDAER
10.04.2024