
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çukurova Belediye Meclis Üyesi, Ziraat Mühendisi Saim İnce, modern devletin bireyin temel hak ve özgürlüklerine güvence olması gerektiğini söyledi. CHP Çukurova Meclisi’nin Kasım ayı oturumlarının ilk bölümünde konuşan İnce, Türkiye’deki iş kazalarının artık cinayete dönüştüğünü, kapitalist ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarına hakim olduğunu belirtti. Dünyadaki amansız rekabetin sonucunda mal ve hizmet dolaşımlarının tek elden kontrol edilebilme olanağı sunduğunu bu amansız rekabet koşullarının vahşi kapitalizm olarak tarihteki yerini aldığını ifade eden İnce, “Pazar ekonomisinin iki temel bileşeni sermaye ve emektir. 350 yıllık mücadele serüveninde emekçi geniş halk kitleleri hiçbir kazanımını lütuf olarak almamışlardır yada burjuvazi insan olma duyarlılığı ile emekçi kesime hiçbir lütufta bulunmamıştır. Bu mücadele aynı zamanda sınıf mücadelesidir. Ezilen sömürülen geniş halk kitlelerinin öncüsü işçi sınıfı ağır bedeller ödemiştir, onurlu yaşayabilmek için hala da bedel ödemeye devam etmektedir” dedi.
“YILDA BİN 200 İŞÇİ ÖLÜYOR”
Son on yılda, yıllık bazda ortalama bin 200 işçinin değişik nedenlerden dolayı iş kazasında öldüğünü dile getiren İnce, şunları söyledi:
“12 yıllık toplam ölü sayısı 14 bin 500 civarındadır. İşçiler en çok düşme, ezilme, göçük ve servis kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor. Emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan milyonlarca insan kent varoşlarında toplanmaya mecbur edilmişlerdir. İşte değişik nedenlerle köyünü ve anayurdunu terk ederek sanayi merkezlerine yönelen bu yüzbinler kent varoşlarını doldurmuşlardır. Hala da bu göçlerin önüne geçilememektedir. 12 Eylül faşist askeri darbesinden sonra neo-liberal uygulamalar yaygınlaştırılarak uygulamaya alınmıştır.
“İLERİ DEMOKRASİ DEDİKLERİ…”
Bu uygulamalar başta AB muktesabatına uyum sağlamak düşüncesiyle uygulandığı savunulsa da sonuç olarak kölelik düzenini aratmayacak sonuçlara neden olmuştur. Ucuz emek hırsızlığının politik olarak savunulması olarak da anlatabileceğimiz bu süreç; merdiven altı(kayıt dışı) üretim yerlerinde türbanlı kızlarımızın emeğinin sömürülmesi ile başladı. (250 tekstil işçisi yanarak öldü), Tersanelerde gün be gün iş kazalarındaki işçi ölümleriyle devam etti. Ostim’ de doğal gaz patlaması, Zonguldak’ ta Grizu patlaması (30 işçi), Soma maden katliamı (301 işçi), Rezidanslardaki iş kazaları (inşaat sektörü), Karaman Ermenek’te kömür ocağı su baskını, Isparta Yalvaç’ta midibüs kazası, Amasra Tarlaağız köyü kömür ocağı kazası gibi söz konusu iş kazalarında ölenlerin 12 yıllık bilançosu 14 bin 500 ölümlü kaza olarak kayıtlara geçmiştir. İleri demokrasi denilen şey aynı zamanda güvencesiz emekçilerin güvenliksiz iş yerlerinde çalışmak zorunda bırakılmalarıdır.
“ALMANYA SIFIR NOKTASINDA”
1960’ lı yıllardan sonra iş kazalarında gözle görülür azalma gözlenmiştir. İş yerlerindeki iyileştirmelerle iş güvenliği bağlamında olası iş kazaları önlenebilmektedir. Özellikle kömür havzalarında ölümlü kazalar Almanya’ da sıfır noktasındadır. En önemlisi de Dünya’ nın ilk 20 büyük ekonomisi olarak tanımlanan ülkemizde iş kazaları “ işin fıtratında vardır“ diye geçiştirilebiliyor en yetkili ağızlarda. Ancak malum kutu ve kasalar için her türlü önlemi alabilmek adına, ne gerekiyorsa yapılıyor. Bu da ileri demokrasi anlayışı gereği olmalıdır. Modern Devlet iki asıl topluluktan oluşmaktadır. Üretimin temel birleşeni sermaye ile emek arasındaki ilişkileri ne kadar sağlam temele oturtabilirsek, toplumsal barış o kadar sağlam zemine dayanır. Bu anlayışla özellikle emek dünyasının olası sorunları göz ardı edilmeden tartışılabilmelidir. Böylece iş barışı için kalıcı hukuki ilkeler yürürlüğe konabilir. Demokratik Hukuk Devletleri ve Kurumları bunun için vardır. Şayet iş yaşamı ile alakalı var olan hukuki süreç işlemiyorsa asıl sorun budur. Bu sorun için yapılan tüm uyarılar siyasi iktidar tarafından ciddiye alınmamıştır. Öteleyerek de kaçış olanaksızdır. Vicdanını kirletmemekte ısrarlı olan duyarlı her insanın, İŞ BARIŞI için yasal mevzuat oluşturulmasına katkı vermesi zorunludur. Demokratik mücadelede işçi sınıfına destek vererek bu sürece katkı verebiliriz. Demokrat olmanın olmazsa olmaz koşulunun bu anlayış olduğuna inanıyorum.”