Ankara Escortları

DOLAR32,4504% -0.15
EURO34,8290% -0.66
STERLIN40,7959% -0.56
FRANG35,5088% -0.41
ALTIN2.438,67% 0,10
BITCOIN62.866,52-1.129

1 YIL OLMUŞ AMA…

Yayınlanma Tarihi :
1 YIL OLMUŞ AMA…

1 YIL OLMUŞ AMA…

ELBİSTAN…
Mahsuni Şerif’in deyimiyle “bilmem söylesem mi söylemesem mi”?
Depremin 2. akşamı sabah Elbistan’a varacak şekilde Ankara’dan koyuldum yola…
Kar yağışı, tır trafiği, yer yer deprem kaynaklı göçüklere rağmen yol temiz.
Elbistan ve diğer deprem bölgelerine sivil araçların girişinin engellendiğine dair tv haberleri, alt yazılar asılsız. Hiçbir denetim yok bu anlamda.
Sabah saatlerinde Göksun’da açık bulduğum petrolde yakıt takviyesi yapmak amaçlı durduğumda, tam ödeme yaptığım anda ani bir sarsıntı ve buna bağlı garip bir çatırtı. Artçı deprem. Bir mahcubiyetle; kahve bulabilir miyim? diye sorduğumda. “Abi ne kahvesi, su yok buralarda” cevabını aldım. Kahve sormanın pişmanlığını birkaç adet küçük su ikram ederek telefi etmeye çalıştım. Bu arada iliklerimde hissettiğim soğuktan dolayı aracın göstergesine baktığımda -17’yi gördüm.
Elbistan’a vardığımda oradaki evimde kiracı olarak oturan arkadaşı aradım. Eşiyle geldi, evin önünde buluştuk. Çocuklarını Elbistan dışına dayılarına bıraktıklarını, kendileri de birkaç arkadaşla yıkılmayan, güvenli buldukları bir evin balkonunun altına gerdikleri bir sera naylonuyla kapattıkları bir alanda kaldıklarını söylediler. Hem 1. Depremde, hem 2. Depremde evin içinde olduklarını ifade ettiler. Ancak bina ayakta olmakla beraber, oturulmaz ve hatta girilmez durumda. Gidiş amacım olan hal hatır sorma ve aracımdaki erzak ve giyeceklerden bir kısmını teslim ettikten sonra vedalaştım ve orada oturduğum yıllarda kiracı olarak kaldığım siteye gittim.
Pınarbaşı mahallesi, Kübra Sitesi… 3 blok, tamamı enkaz. Depremden sonraki 72. Saat. Enkazın hemen üzerinde yorgunluk ve ağlamaktan gözleri şişmiş bir çaresiz kadın, enkazın yanı başında harlı yanan bir ateş, ateşi canlandırmaya çalışanlar, ısınmaya çalışanlar ve biraz aşağısında da onlara kahvaltı ve diğer ihtiyaçlarını tedarik ve teslim eden bir araç ve ekip… Kadınla konuşup tanımaya çalıştığımda, enkazda; komşuluk yaptığım anne ve babasının olduğunu söyledi. Bu arada enkazda su akıntısı var ve yer yer göllenme yapmış. Yardım almak için aradığım arkadaş; çocuklarını bırakmak için Ankara da olduğunu, birazdan dönüş için yola çıkacağını söyleyip bana bir belediye çalışanının telefonunu gönderdi. Meşgul, cevap alamadım ama ısrarlı aramamdan sonra kendimi tanıtıp, adres ve durumu ifade edip oradan ayrıldım. Saraykent bölgesine geçtiğimde binaların çoğunun ya enkaz ya da ilk katı gömülmüş halde eğik durduğunu, bunların çoğunda hiçbir çalışmanın olmadığını, etrafında insan ve araçların olduğu enkazlar da birkaç kişinin adeta “Allah canımı alsın” der gibi çalıştığını diğerlerinin ortalıkta başı boş dolaştığını, birçok kişinin adeta bayramlık giyinmiş gibi AFAD üniformasıyla ortalıkta dolaştığını, elbise ve oldukça kaliteli görünen ayakkabılarına tozun bulaşmadığını gözlemledim. Maalesef; vaziyet oldukça başı boş ve disiplinsiz.

 

 

Saraykent Caddesinden çarşı merkezine doğru ilerlemeye çalıştığımda; piyanist filminde, piyanistin Almanlara yakalandığı sahneyi anımsadım. Sağlı sollu korkunç bir yıkım…
Karacabey Caddesinde Aksiyon İş Merkezindeki iş yerimin de akıbetini görmeliydim gitmişken. Cadde, komple yıkıntı ve girilmez olduğundan molozların üzerinden ilerledim. İş yerimin bulunduğu bina molozların arasında camları dahi kırılmamış vaziyette dimdik duruyor. Altındaki A101’e ait market yağmalanmış ve açık olduğundan, içeri girip kendimce teknik bir inceleme de yaptım. Taşıyıcı aksamlarda, birleşim yerlerinde ve hatta cam, sıva, döşeme gibi aksamlarda da hasar göremedim. Biraz çevresine baktığımda marketle beraber, bilgisayarcı ve telefoncunun da yağmalandığını gördüm. Sanırım bu duruma tedbir olarak ben oralarda gezinirken yanıma iki polis geldi, kendimi tanıtıp durumu ifade ettikten sonra ayrıldım.
Elbistan’dan çıkıp, Bakış köyüne doğru yola koyulduğumda, gece yollarda gördüğüm tırların ilçeye girmesiyle trafiğin felç olduğunu gördüm. Yol değiştireyim falan derken mezarlığın yanından geçtim, yavaşladım ve çok az izledim. üçer beşer kişilik gruplar karla abdest alıp yakınlarının cenaze namazını kılıyor ve defnediyorlardı. Nurhak yolu ile buluşmam sanırım 3 saat sürmüştür. Akpınar göyüne girdiğimde iki tırın yolu kapattığını gördüm. İnip yol açmak için ricada bulunduğum esnada, tır görevlilerinin köylü kadınla tartıştıklarına kulak misafiri oldum. Kadın “yardımları buraya bırakmayın, ihtiyaç yok, ihtiyaç olan yere götürün” diyor ve ekliyor: Önceden bırakılmış olan ve kimsenin almadığı malzemeleri gösteriyor. Benim de gördüğüm kuru gıda vs. alınmış, ancak yol boyunda kar üstünde kimsenin almadığı bir yığın giysi vs. malzeme mevcut. Tır görevlileri de nereye gidebileceklerini araştırıyor. Telefon görüşmeleri vs. yapıyorlardı.
Nihayet Bakış köyüne vardığımda köyün girişindeki mezarlıkta gördüğüm birkaç kişinin defin işlemi yaptığını kalabalığa vardığımda ise merhumenin kanser hastası olduğunu, ölümünün depremle ilgili olmadığını öğrendim. Ancak yan tarafta iş makinesiyle sıra sıra açılan mezarları sorduğumda köydeki evlerde çokça hasar olduğunu, deprem kaynaklı ölümün olmadığını, ancak Elbistan’da depreme yakalanan ve hayatını kaybeden bu mahalleden şimdilik 12 kişinin bilindiğini mezarların onlar için olduğunu öğrendim. Bu arada bu köye gelen 3 tır yardım malzemesinin köylüler tarafından boş bir eve düzenli bir şekilde tasnif ederek yerleştirildiğini; tüm köylülerin bilgisi dahilinde anahtarın bir kişiye verildiğini, ihtiyacı olanın dilediği zaman buradan istediği kadar malzeme alabileceğini söylediler.
Tekrar Elbistan’a döndüğümde ziyaret etmem gereken iş yerimde kiracı olan arkadaşımın kendisi travmayı atlatmak için Elbistan dışında ama kardeşi devlet hastanesinin yanında bir yerdeymiş. Burayı ziyaret edip, geçmiş olsun dileklerimi iletip, götürdüğüm malzemeyi teslim ettikten sonra Devlet Hastanesinin içinden araçla döndüm. Hiç kimsenin bu manzaranın unsuru olmasını hatta görmesini istemem. İçerilerin dolu olduğu, cesetlerin üst üste olduğunu, hızlıca parmak izi alınmak suretiyle define izin verildiği söylenmişti. Benimde gördüğüm manzara; bina dışında sıra bekleyen ve çoğunun üzerinde ceset torbası, birçoğunun da battaniyeyle sarılı ikişer ceset bulunan sedyeler ve kaldırımda bekleyen cesetler ve yakınları idi. Bu görüntüler; ölü yakınlarında, ama sadece gördüğü için benim gibi birçok kişide travmatik izler bırakabilir nitelikte.
Ben oradaki kiracılarıma ve tanıdığım birkaç arkadaşıma, dostuma ulaşmak acılarını paylaşmak isteğiyle; kendi çapımda aracıma sığacak kadar da malzemeyle gittim. Ancak benim ulaştığım gün her yerden yoğun yardım tırları da ulaştı ilçeye. Bunların bir kısmı bizzat kendileri merkez, mahalle ya da köylerde dağıtımlarını yaparken, bir kısmı ilçe girişinde ilçe idaresine teslim ediyor ve oralarda tasnif edilip depolanıyor. Gerek oralarda gördüğüm manzara gerekse sosyal medyada gördüklerim; müthiş bir dayanışma; (dönüş yolunda Kırşehir civarında sabaha karşı uykuyu dağıtmak üzere kısa bir mola verdiğimde hemen araca yanaşan insanlar “sanırım deprem bölgesinden geliyorsunuz diye dedikten sonra sandviç ve meyve suyu ikramında bulunduklarını da eklemek isterim) ancak devlet ve devlet kurumlarına müthiş güvensizlik… Hele enkaz kaldırma, arama-kurtarma çalışmasında sıfır hazırlık ve beceriksizlik. Tam bir kaos ortamı anlayacağınız.
Hayatta kalanların, enkazda önemli eşyası ve yakını olmayanların ilçeyi terk ettiğini, kalan her bir insana, bir tır düşecek kadar yardımın mevcut olduğunu, uzun vadede bu çalışmanın amacının dışına çıkabileceği, yeni zenginlerimizin türeyebileceğine dair görüşümü paylaşmak isterim.
Bu arada vaktiyle bölgede bir hazır beton firmasının yöneticisi olarak çalıştığım dönemde hazır beton tedariki yaptığım ve yapımında az çok müdahil olduğum; Termik Santral B ünitesi, benim çarşı merkezindeki iş yerimin olduğu bina Aksiyon İş Merkezi, Grand Otel, Özel Yaşam Hastanesi binası da dahil, hiçbirinde yıkım ve kayda değer hasar görmedim. Dönüşte bunlardan biri olan Küsmüşler Petrol’e uğradım. 15 yıllık aradan sonra, o koşullarda gördüğüm ilgi ve iltifat hele de inşaat mühendisi olan oğlumun yanında beni gururlandırdı. Evleri yıkılan tüm ailelerinin ve yakınlarının oraya sığındıkları, dün akşam beni andıklarını, kendilerinden sonra bölgede yapılan bu tarz tesislerin bazılarının iki kez tadilat gördüğünü, kendi yapılarının benim sayemde ilk günkü gibi tertemiz ve hasarsız olduğunu anlattılar. Aynı zamanda yardımların teslim alındığı ve dağıtımın yapıldığı bir alan olarak kullanıldığı için orada bulunan yetkililerle de beni tanıştırırken “işte konuştuğumuz, bahsettiğimiz kişi” demeleri gerçekten mahcubiyetle birlikte gurur kaynağı oldu benim için.
Son olarak; 7,8 gibi çok nadir görülen, çok şiddetli deprem olarak kabul edilen depremlerin bile; Türkiye’deki yapı mevzuatlarına uygun yapıldığı, TSE standartlarına haiz hazır beton ve diğer malzemeler kullanıldığında yıkılmayacağı, ufak tefek hasarlar olsa bile içinde insanların ölmediği gerçeğini gördüm.

Saygılarımla,

10.02.2023

Rıfat Doğan

YORUM YAP