Kadim kent Adana ve 100. yıl…
Geçtiğimiz hafta kadim kent Adana, kurtuluşunun 100. yılını kutladı. 100. yıl kutlamalarında gördük ki; Adana gerçekten anlatmaya, yaşamaya doyulmayan bir kent. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kurma hayalinin gerçeğe dönüşmesinde önemli bir misyon üstlenen bereketli bir şehir Adana… Tarihe tanıklık eden kültürel mirasları, geçmişle geleceği buluşturan yapıtları, eserleri, yayınları, belgeselleri, yayımcıları, gazetecileri, tiyatrocuları, sinemacıları, müzisyenleri ve elbette ki toprağı vatan yapan kahramanlarıyla nam salmış bir coğrafyadır burası…
Bereketlidir Çukurova toprakları… Tıpkı az önce sıralamaya çalıştığım tüm alanlardaki bereketlilik gibi… Yılın 4 mevsimi ürün verir, aş verir, iş verir… Adam eksen adam biter her daim…
Kıymet bilene kucak açan bu şehrin insanlarının kurtuluşa giden yolun nasıl ilmek ilmek işlendiğini iyi okuması, gelecek kuşaklara doğru aktarması gerekiyor.
Elbette ki; kent kaynaklarını, potansiyelini, iş alanlarını, çeşitliliğini, toprakları da geleceğe güvenle taşıması gerekiyor. Son yıllardaki geriye gidişin nedenlerini sorgulamak, sorumluluk duygusuyla gelişime dair somut adımlar atmamız gerekiyor. Kent aidiyetine inanan, bu şehri benimsemiş, burada yaşayan tüm insanların aynı bilinçle hareket etmesi gün gibi ortada duruyor.
Fabrikaların kapılarına bir bir kilit vurulması, tarım topraklarının yavaş yavaş beton bloklara teslim edilmesi, işsizliğin ayyuka çıkması içimizi acıtıyor ama şehrimize, şehrimizin insanına güveniyoruz, inanıyoruz.
Tarih; yeniden dirilişlere, atılımlara, inovasyona, yeni teknolojilere, üretime ve illa ki tarımın gelişimine sahne olmuş nice ülkelere, şehirlere tanıklık etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda öncü olmuş, tüm yokluğa, yoksulluğa inat; tarımla sanayiyi bütünleştirebilmiş Adana’nın da tarih defterine yeni varoluş sayfaları ekleyebileceğine inanıyoruz.
100. kurtuluş yılına bir de bu açıdan bakmak zorundayız.
Başarabiliriz…
İyi haftalar olsun…