
Bazen hayat, bir numara küçük ayakkabı gibi geliyor insana….
Sızı nerde vuracak bilemiyorsun.
Mecburiyetlere sokulup,
Yürüyorsun.
İşte o anlarda,
Ne omuzlarının gücü yetiyor, ne de yüreğinin cesareti.
Diyor ki üstad;
Kendi halinde bırakırsan, hayat seninle bildiği gibi oynar.
Kendini bilmek, kendini suçlamamak ve en önemlisi hayatı kendi başına bırakmamak gerek.
Zira; bu hayatta herkes kendi şartlarını, kendi olaylarını oluşturmakta.
Senin onca emek verip “oldu” dediğin şey, bir anda “öldü” olabiliyor.
Niye bu dert, niye bu ihtiras.
O zaman ya izin vereceksin hayat seninle oynayacak ya da sen hayatla.
Oldu dediğin an, öldü denmesi,
Kendine olan öz güvenini bitirmesin.
Salavatını güçsüzleştirip, susturmasın.
Omuzlarını asla düşürmesin.
Düş…
Ölmediysen ayağa kalk.
İşte o an sil baştan yapman gerektiği zaman.
Ne yapacaksın?
Deniz deryalar gibi,
Uçsuz bucaksız olacaksın,
Susacaksın,
Sessizliklerde kaybolacaksın,
Saygısızlığı,
Vefasızlığı,
Bazen hoşgöreceksin.
Kahrolacaksın.
Ama;
“Asla unutmayacaksın…”
İnsan, eninde sonunda ruhundaki evine geri dönüyor, sen de dönersin, hepimiz döneriz.
Orada büyüdüğünü ve orada yüceleştiğini görürsün.
Önemli olan insani değerler içerisinde ayrıldığın nokta değil, kavuştuğun noktadır.
Herşey rast gele, sağlıklı, mutlu ve bol kazançlı bir hafta olsun hepimize…
Mümtaz YURDAER
23.06.2025