ADANA’DAN NE GETİRDİN; BABA!-Ömer Üney yazdı

Geçen hafta Adana’nın gelişime büyük ihtiyaç duyduğunu yazmıştım. Sorunları irdelemekten çok çözüm önerileri sunmaya çalışmanın elzem olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.  Bundan sonra da tahrik edici, polemik kokan, ipe sapa gelmez, toplumu ilgilendirmez, hazımsız ve huysuz tartışmaların içine girmeye niyetim olmayacak.

***

Gazetecinin gazetede yazması gerektiğini hatırlattığı ve yazılarımı yayınladığı için Çukurova Press ekibine teşekkür ettikten sonra meramıma geliyorum.

***

Efendim, küçük bir çocuk düşünün… Bu çocuk, İstanbul, Ankara, Gaziantep, Diyarbakır, Mardin, Erzurum veya Trabzonlu…  Nereli olduğunun önemi yok aslında. Adana dışında kalan 80 vilayetten herhangi birinde yaşıyor. Babası Adana’ya gelmiş. Gezmiş, görmüş, yemiş, içmiş… Hele ki Adana kebabının tadına doyamamış. Yanında bir de şalgam varsa değmeyin adamın keyfine…

Eve dönmüş. Küçük çocuğun, ‘Baba, Adana’dan ne getirdin’ sorusuyla irkilmiş. Hatırlıyorum da babam Arabistan’dan döndüğünde gözlerimiz fal taşı gibi açılmıştı. Arabistan menşeili bir şey bulamadığından olsa gerek kol saati getirmişti.
Sağolsun, ellerinden öperim.

***

Adana’ya dönüyoruz.

Kebabı yiyen, şalgamı içen adam memleketine dönerken ilk molada bunlardan eser kalmaz. Açık açık yazamam tabi ki!

Küçük çocuğa Adana’ya özgü kebap götüremeyeceğine göre geriye ne kalıyor sizce! Şalgamı saymayın. Artık her yerde fabrikasyon ürünü var. Üstelik herkesin damak zevkine hitap etmiyor. Anlayacağınız koca bir ‘HİÇ’ kalıyor.
Halbuki; Taşköprümüz var. Büyük Saatimiz var. Anavarzamız var. Karataş Antik Magarsus kentimiz var. Kozan ve Yumurtalık kalemiz var. Pamuk kozamız var, ayçiçeğimiz var. Portakalı da sayarsak bol bol argümanımız var.

Durun canım, bunları çocuğuna götürsün demiyorum…

Bu saydığımız ürünler, tarihi mekanlar, değerler; kalem, kalemlik, kalemtraş, anahtarlık…

Ve… Aklınıza gelebilecek binbir türlü süs eşyasında kendini gösteremez mi?

Mesela pamuk kozasından güzel bir radyo olmaz mı? Özellikle buzdolaplarına veya metal nesnelere yapışma özelliği olan dekoratif obje (magnet) yapılamaz mı?

Büyük Saat, anahtarlığa dönüşemez mi! Evleri, kolları süsleyen minyatür bir saat halini almaz mı!

Zaman zaman ışıklandırmaktan başka bir şey yapamadığımız ve aslında atıl durumda olan tarihi Taşköprü güzel bir kalem olmaz mı! Saydıklarımızın hepsi ayrı ayrı dekoratif hale getirilemez mi?

Bal gibi de getirilir.

Maalesef, şimdilik küçük çocuğun; ‘Baba, Adana’dan ne getirdin?’ sorusuna verilecek özgün bir yanıt yok.

Büyük sorunları büyük büyük insanlar çözüyor.

Benimki naçizane küçük fikirler.

Şayet, hikayede belirtilen isimsiz baba çocuğuna net bir yanıt verebilirse işte o zaman dünyaya açılabiliriz. İşte o zaman İngiltere veya Amerika’daki bir çocuk da babasına, “Daddy, what did you bring me from Adana?” sorusunu yöneltir.

SATIR ARASI
M.ÖMER ÜNEY
omeruney01@gmail.com