
Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Dünyanın başka bir ülkesinde bu kadar anlık değişim yaşanmıyordur herhalde! Değişime gelişme yönünde ihtiyacımız var ama bizdeki değişkenlik nedense hep olumsuzluklara gebe kalıyor. Toplumu geren, umutsuzluğa sevkeden her olaydan sonra başka bir tedirginliğe meydan veren yeni olayla sarsılıyoruz.
Geçen hafta önce Rus uçağının düşürülmesiyle irkildik. Gereklidir, değildir tartışmalarının gölgesinde Rus yetkililerin birbiri ardına gelen yaptırımlarıyla karşılaştık. Rusya’nın ithalat, ihracat, ticaret, turizm, yatırım ve müttefik ülke olma adına ne varsa rafa kaldırmasını izler olduk. Ülkelerine girişe vize takıntıları da su yüzüne çıktı. ‘Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın’ demiş atalarımız. Önce Ukrayna’ya sonra Suriye’ye girme isteğini hayata geçiren Rusya’nın kendi uçağı düşürülünce hop oturup hop kalkması atasözünü doğrular nitelikte. Türkiye’nin egemenlik haklarına tacizde bulunulmasını kimse kabul etmez ama sonrasında gelişen olayları da masaya yatırmak lazım. Haklı olduğunuz bir durumda adamlarla görüşmek için neredeyse yalvarmanın da anlamı yok hani… Su akar, yolunu bulur. Yaptınız bir hareket bari arkasında durun.
Dedik ya, gündem çok hızlı değişiyor.
Daha Rus uçağı şokunu üzerimizden atamamışken Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasıyla ayağa kalktık. Tartışmalı mit tırlarında bulunan yine tartışmalı malzemelerin faturasının iki gazeteciye kesilmesine sessiz kalmak doğru değil elbette. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Tırların içerisinde silah olsa ne olur, olmasa ne olur’ sözünden sonra Can Dündar’ın yaptığı haber nedeniyle cezalandırılmasını kabul etmek olanaksız. Dündar’ın, ‘O halde haberi yapsam ne olur, yapmasam ne olur’ serzenişini de makul karşılamak gerekir. Gazetecilerin cezaevlerinde bulunmasına alışmak ne kadar acı veriyorsa Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılanacağı ve tutuklanabileceğini öngörmek de aynı oranda yaralıyor insanı. Hele ki; basın özgürlüğünde 154 ülke arasından 147. sırada yer alıyorsak durmamız ama çok düşünmemiz şart!
Gündem değişimi bu olayla da sınırlı kalmıyor.
Bu kez acı olay Diyarbakır’dan geliyor. Gerçi Diyarbakır’daki olaylar bir türlü durulmuyor ama Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi acıları katmerliyor. Güpegündüz ve onlarca kamera önünde gerçekleşen saldırıda ‘savaş değil barış, çatışma değil kardeşlik’ isteyen Elçi’nin nasıl öldürüldüğü bilinmediği gibi zihinleri de allak bullak ediyor. Olayın tüm yönleriyle ele alınıp açığa kavuşturulmasını ümit ediyoruz. Zira bu topraklarda dökülen kan ve gözyaşına artık yürek dayanmıyor.
Gündem çok hızlı değişiyor ama biz hep hüsran yaşıyoruz.
Sular durulacak gibi de görünmüyor.
SATIR ARASI
M.ÖMER ÜNEY
omeruney01@gmail.com
