Ankara Escortları

DOLAR32,5895% 0.11
EURO35,0309% 0.44
STERLIN40,6873% 0.19
FRANG35,6038% 0.11
ALTIN2.423,17% 0,00
BITCOIN64.282,02-3.469

CAVUR SÜLEKLER İLE GÖĞCİVCİK-Dr. S.Haluk UYGUR yazdı

Yayınlanma Tarihi :
CAVUR SÜLEKLER İLE GÖĞCİVCİK-Dr. S.Haluk UYGUR yazdı

                            Dr. S.Haluk UYGUR

Şu Torosların yörüklerine hayran olmamak elde değil! Atatürk ilk dil kurultayını yaparken boşuna Toroslu yörükleri davet etmemiş. Onların Türkçeyi en arı halinde kullandıklarını ve yeni kelimelere ihtiyaç duydukça, eskileri ustaca birleştirdiklerini bilirmiş elbet.

Öykümüzün kahramanları olan Cavur Sülekler’in, göğsü gök renginde, civciv gibi küçücük kuşa, Göğcivcik demeleri bundanmış zaten …

Lafı uzatmadan söyleyeyim; öykümüz göğsü , gök renginde bu minicik kuşun uçtuğu yalçın kayaların üzerindeki yüksek bir mağarada başlamış,

 

 

 

Ama ben size o mağarada olanlardan evvel, mağaranın bulunduğu vadiyi anlatmalıyım ki öykünün tadı çıksın, zevkiniz bir kat daha artsın.

Bunun için önce Göğcivcik’in kanatlarına asılarak Sosun Vadisi’ni birlikte dolaşalım isterseniz.

SOSUN VE GÖĞDEN

Göğcivcik ufacık bir kuş beni nasıl taşır diye itiraz ederseniz eğer, vadinin başındaki yüzlerce yıllık İpek Yolu köprüsünden itibaren tarihin ayak izlerini takip ederek de keşfedebilirsiniz Sosun Vadisini…

Eğer bu takip sırasında vadinin bir uçtan diğer ucunu ölçerseniz 12 kilometre olduğunu da göreceksiniz. Üstelik 12 kilometrenin sonunda, ikinci bir vadiye daha girip şaşıracaksınız. Sosun’u bir çatal gibi tamamlayan bu ikinci vadinin ismi ise Göğden… Aynı Göğcivcik’in, göğ’ü gibi Göğden…

Sizi şaşırtacak olan Göğden’in ihtişamlı yüksekliği ve vadinin Kapız denilen yerinde bulunan yüzlerce yıllık tahıl ambarları…

Ama bununla biter mi? Şaşıracak şey isteyin siz…Ondan çok ne var? Örneğin başı göklere değecek kadar yüksek Torosların Sosun denilen o vadisinde, milyonlarca deniz canlısı fosili göreceksiniz.

Bakın ben masaldır diye kafadan atmam… Bilimcilere inanır, bilimcilerin söylediklerini satarım. İşte o bilimciler 2 tire 5 milyon yıl biçmişler bu deniz fosillerinin ömrüne… Milyon dedim milyon… Bir de 2 ile beşi var.

Hazır “Göğcivcik, Sosun, Göğden “ diyerek Cavur Sülekler’in öyküsünü sona bırakmışken, gelin size bu fosillerin de öyküsünü anlatıp, rahatlayayım! Aslında öykü, fosillerle birlikte Torosların da öyküsü…

TOROSLARIN ÖYKÜSÜ

Artık yazılarımıza “Bir varmış, bir yokmuş” diye başlamayı adet ettik ya, yine aynı sözle başlayalım ki öykü öykülüğünü , masal masallığını bilsin.

“Bir varmış, bir yokmuş. Bundan çokkk ama çoookkk yıllar evvel, daha Gök Tanrı Adem ile Havva’yı bile yaratmamışken, bugünlerde Anadolu denilen toprağın ortasında kocaman, ama kos kocaman bir iç deniz varmış. Gök Tanrı’nın aklına ne takıldıysa bilmem; şimşekler çaktırıp, yeri göğü sallamış. Deniz ile kara, gök ile deniz birbirine karışmış. Bahsettiğim o içdeniz, büyük denize dökülmüş, büyük denizin tabanı ise kırışıp yükselerek dağları oluşturmuş. İşte gel zaman, git zaman, Anadolu’nun güneyini kaplayan bu dağlara Toroslar denir olmuş.

Tabi ki denizin tabanı yükselip dağ olunca, orada yaşayan canlılar da kendilerini Torosların zirvesinde buluvermişler. Yani denizlerin tabanından, Torosların zirvesine yükselmişler.”

İSAURALI GAVURLAR

İsterseniz gelin daha lafı uzatmadan, artık şu Cavur Sülekler’in öyküsüne girelim. O zaman yeniden Göğcivcik’in kanatlarına tutunarak Sosun’da zamanın içine dalmalıyız;

“Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar ama yıllar önce. Gök Tanrı, Adem ile Havva’yı yarattıktan çok sonra, bugün Sosun denilen yerde İsauralılar ismi verilen bir ırk yaşarmış. Tarihçiler İsauralılar’a kendilerince bir zaman yazmışlar ama, öykücümüz ‘Onlar hala yaşamaktadır Sosun da…’ diye anlatmakta. Başkalarının iktidarının altına girmeyen, muhalif bir ırkmış bu İsauralılar. Hatta tarih kitaplarına baktığınızda Romalıları bile bıktırdıkları yazmakta…

İsauralılar önce paganmış, sonra Hristiyan olmuşlar. Merkezleri Konya civarı olsa bile, bu bizim Sosun’da da bolca yaşamışlar. Kayaları oyup ev yapmışlar. Ölünce de yine kaya oyup, mezar eylemişler… Bir gün gelmiş İsauralılıklarını kaybedip, sadece Hristiyan olmuşlar. Yani ‘gavur’.

Aradan bir zaman geçmiş. Sen beş yüz de, ben yok bin yıl diye itiraz edeyim, yöreye bu defa, hani öykümün başında bahsettiğim bizim yörükler var ya onlar gelmiş. Onlar gelince öbürleri yok mu olacak. Elbet değil! Ama masal anlatır. Bazen ise yakıştırır.”

YAĞIZ DELİKANLI İLE GÜZEL KIZ

Eğer yakıştırmayı siz de duymak istiyorsanız, benim gibi yapmalı, Göğcivcik’in kanatlarına asılarak Sosun kayalıklardaki o mağaraya uçmalısınız.

Kaya dediysem ufak bir şey zannetmeyin. Ben deyim üç, siz deyin beş gökdelen yüksekliğinde bir dik yamaç düşünün, ortasına da da geniş bir mağara koyun. İşte o mağarada başlamış öykümüz.

Zamanın içinde bir tarihte; Türkmenler bölgeye gelince, gavurlar korkup bu mağaraya sığınmışlar. Halbuki yörük kavga etmek istemez, sadece davarına otlak peşindedir. Mağaraya sığınanları gözleyen bir yağız delikanlı, bir görüşte aşık olduğu güzel kızın peşinden gitmek üzere, yamacın tepesinden bir ip sallandırarak aşağıya inmeye çalışmış. Geldiğini de bildirecek ya, işaret olsun diye ezan okuyuvermiş. Ezanı duyan ‘gavurlar’ çok kişinin geldiğini sanıp, teslim olmamak için, yüksekliğe bakmadan kendilerini mağaradan aşağıya atıvermişler. Tabi ki hepsi ölmüş, sadece güzeller güzeli o kız hariç. Güzel kızın geniş bir eteği varmış. Kendini aşağıya atınca etek paraşüt gibi açılmış, kız yere yumuşak bir iniş yapmış.”

ÇÖMELEK DE KONUŞAK

Sonra mı ne olmuş? Ben anlatanların yalancısıyım;

“O ezan okuyan yağız yiğit var ya… İşte o yiğit paraşüt etekleri sayesinde kurtulan güzel kıza, ‘Kız gel çömelek de, şura da bir konuşak’ demiş ve kızı evliliğe ikna etmiş. Çoook ama çooook mutlu olmuşlar, çok sayıda çocukları olmuş. Nesilleri ise ta bugüne kadar sürüp gelmiş. Bu evlilikten doğan sülaleye bir ucu o kıza dayandığı için Gavur Sülekler demişler. Sonradan ‘Gavur’, yörük ağzıyla olmuş ’Cavur’…”

Bu Cavur Sülekler aynı Göğcivcik gibi, Torosların nadide canlıları olarak, hala Sosun Vadisi’nin yanındaki Çömelek Köyü’nde yaşarlar. Ve hala İşauralı anaları gibi haksızlığa dayanamaz ve Türkmen babaları gibi sevdaları uğruna dağları aşarlar.

Uzun sözün kısası… “Cavur Sülekler’in” öyküsü bu. Biz anlattık anlatmaya, ama siz gitmelisiniz görmeğe.

Boşuna hayran değilim şu Toros yörüklerine… Cavur Sülekler ismini nasıl da yakıştırmışlar Sosun’un kadim sülalesine… Aynı Göğcivcik gibi…

 

 

 

YORUM YAP

Şuanda Yeşim Yalçın Mendi adlı kişinin yorumuna cevap yazıyorsunuz.Cevabı iptal etmek için tıklayın.
Yeşim Yalçın Mendi17 Kasım 2022 / 07:47Yanıtla

Çok güzel bir anlatım dili hocam, şu an oralarda olmak isterdim…

Nazmiye Akmanlar17 Kasım 2022 / 11:34Yanıtla

Bilimle masalı, soyutla somutu, gerçekle düşü, müthiş bir anlatımla, nerdeyse Yaşar Kemal tadında anlatan çok güzel bir öykü, bayıldım. Aynı zamanda İsauralıları Yörüklerle kaynaştırarak sen ben değil biz diyor, kendimi o\” biz \” olarak hissettirdi. geçmiş le şimdiyi, gelecekle şimdiyi birlikte düşündürttü. Yazarın arkadaşım, kardeşim olmasından bir kez daha gurur duydum

Nazmiye Akmanlar17 Kasım 2022 / 11:35Yanıtla

Bilimle masalı, soyutla somutu, gerçekle düşü, müthiş bir anlatımla, nerdeyse Yaşar Kemal tadında anlatan çok güzel bir öykü, bayıldım. Aynı zamanda İsauralıları Yörüklerle kaynaştırarak sen ben değil biz diyor, kendimi o\” biz \” olarak hissettirdi. geçmiş le şimdiyi, gelecekle şimdiyi
birlikte düşündürttü.

Derya Yazar17 Kasım 2022 / 12:51Yanıtla

Adana’nın zenginliklerini bizimle paylaştığınız İçin teşekkürler.

Mehmet Dilci17 Kasım 2022 / 13:21Yanıtla

Doktorum eline diline saglık sizler olmazsanız biz kendimizi, öksüz sayarız. Buraları senin sayende çok gezdik gördük. Yine ne zaman bir daha senin rehperliğinde görebiliriz bu anlattığın gözel yerleri.

Ahmet Bozkurt17 Kasım 2022 / 14:37Yanıtla

Muhteşemsin Haluk Hocam, çok beğenerek bir solukta okudum.